Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam75
Toplam Ziyaret796182
Şiir Tanıtım Köşesi


YUNUS GİBİ
Ataol Behramoğlu

Kıran vurdu memleketi
Zalimler hakan olmuştur
Yedikleri yoksul eti
İçtikleri kan olmuştur.

Kula kulluk etmeyenin
Vicdanını satmayanın
Haram lokma yutmayanın
Mekânı zindan olmuştur.

Yalan dolan yazıp çizen
Kudretliye övgü düzen
Dün dinsizim diye gezen
Bugün Müslüman olmuştur.

Emeksiz zengin olanın
Kitapsız bilgin olanın
Sermayesi din olanın
Rehberi şeytan olmuştur.

Haramisi, soyguncusu
Uğursuzu, vurguncusu
Cellat ruhlusu, soysuzu
Bakan, sadrazam olmuştur.

Korkan varsa konuşmaya
Anlam yükleyip susmaya
Gerek kalmadı korkmaya
Çünkü korkulan olmuştur.

Sesime kulak ver gülüm
Tutsaklığa yeğdir ölüm
Nerde varsa böyle zulüm
Çaresi isyan olmuştur.

Ataol Behramoğlu l

Sivil Darbe

ISBN: 9789944612630

Şiirlerle Şenlendik - 29. Bölüm

ŞİİRLERLE ŞENLENDİK - 29. BÖLÜM

"Şiirlerle Şenlendik" adlı yazı dizimizin 29. bölümünü
siz ziyaretçilerimize sunmanın kıvancını yaşıyoruz!
kosektas.net

Şair Dr. Salim ÇELEBİ

18 Eylül 2015, Cuma

Şiirlerle Şenlendik, 29 - Niye Nâzım - 2

Asım Bezirci. Sivas’ta yakılan canlarımızdan biri. Yazar, incelemeci, çevirmen, muhasebeci. Çevresine ışık saçan bir Güneş…



Türkiye Akademikerler ve Sanatçılar Derneği, 1977 yılında, Batı Berlin’de bir “Nâzım Hikmet Şöleni” düzenler. On iki gün süren şölen, Frankfurt ve Essen’ de de tekrarlanır ve Alman basını ve yayın organlarında olumlu yankılar yaratır.


Sol -1977 yılında, Batı Berlin'de düzenlenen Nâzım
Hikmet Haftası dolayısıyla hazırlanmış Almanca ve Türkçe afiş:
Sağ - Neruda  ve Nâzım, 1952.
Ruhi SU, 1977 yılında, Batı Berlin'de düzenlenen Nâzım
Hikmet Haftası'nda koro eşliğinde türkü söylerken.

Aşağıdaki yazı, Asım Bezirci’nin bu şölende yaptığı konuşmanın son kısmıdır. 

“Geçen yıl, Nâzım Hikmet’in 75. doğum yıldönümü dolayısıyla İstanbul’da, Spor-Sergi Sarayında bir anma töreni yapıldı. Nâzım Hikmet’ten şiirler de okundu. Şiirleri dinlerken onların 30 yıl, 40 yıl, hatta 50 yıl önce yazıldıklarını unuttum. Sanki o gün yazılmışlardı, öylesine yaşıyorlardı. Zaman eskitememiş, öldürememişti onları.”

“Demek ki Nâzım Hikmet olaylara, insanlara, sorunlara dünün değil, bugünün (yani geleceğin) gözüyle bakmıştı. Günceldeki yarını, geçicideki sürekliyi yakalamayı becermişti. Ayrıca, bu gün de bizi ilgilendiren konuların çoğunu, güzel bir biçim, devrimci bir görüş ve gerçekçi bir tutumla dile getirmişti:” 

“Örneğin özgürlük mü diyoruz; Nâzım Hikmet’in şiirlerinde var.”

“Eşitlik, kardeşlik, bağımsızlık, adalet barış mı diyoruz; O’nun şiirlerinde var.” 

“Aşk var.”

“Özlem, umut, ölüm, ayrılık, iş var.” 

“Ana sevgisi, yurt sevgisi, yaşama sevgisi var.”

“Faşizme ve emperyalizme karşı kavga var.” 

“Sözün kısası, bir insan olarak, Türk toplumunun bir bireyi olarak, hatta bir dünya yurttaşı olarak, ne arıyorsak, O’nun şiirinde en yetkin biçimiyle bulabiliyoruz. Bundan ötürü, Nâzım Hikmet’in şiiri bireysel sınırları aşarak ulusal düzeye ulaşıyor, giderek, evrensel boyutlar kazanıyor.”

“Kuşkusuz, bu durum yalnızca iyi bir şair olmanın değil, iyi bir şiir devrimcisi olmanın da sonucudur. Şiir devrimciliğini, devrimci dünya görüşüyle birleştiren Nâzım Hikmet, hayatıyla sanatını ve ülküsünü de tutarlı bir bütün halinde birleştirmesini bilmiştir.” 

“Yaşasın, Nâzım Hikmet gibi bir şair yetiştiren Türkiye işçi sınıfı!”

“Yaşasın, Almanya’daki Türkiyeli işçiler!”

Not: Yukarıdaki yazı, Haziran 1978 sayılı, “Sanat Emeği” adlı aylık sanat-kültür dergisinden alınmıştır. 




Yorumlar - Yorum Yaz
Kitap Tanıtım Köşesi


UYGARLIK TARİHİ

Server Tanilli

Türkiye’de ortaöğretimin, özellikle de liselerin, 1950’lerle beraber gelip girdiği ve bugün de süren bir çıkmazı şudur: Tarih, felsefe, sosyoloji, edebiyat ve sanat gibi kültürün temel konularında, gençlere -hemen hemen- hiçbir şey verilmiyor; öğrencilerin kafalarına yalan yanlış, abuk subuk, ipe sapa gelmez birtakım şeyler tıkıştırılıyor.

Egemen sınıfların bir oyunudur bu!

Amaç da ne yapıp edip gençlerin uyanmasını engellemektir.

İşler öylesine tezgahlanıyor ki, daha liseden başlayarak gençlerin gözlerinin önüne bir “duman perdesi” çekiliyor; içinde yaşadıkları çağa ve topluma yabancılaştırılıyor.

Liselerden üniversite ya da yüksekokullara bu durumda gelen öğrencilerle bir “kültürel diyalog” kurabiliyor ve bir “kör dövüşü” dür gidiyor. Bu kitap, işte bu oyunu bozmak için yazıldı. Söyleyeceklerini de, bir “uygarlık tarihi” nin zemininde ve “çağdaş tarih” in çerçevesi içinde söylüyor.

Tek kelimeyle çağını tanıtarak.

Kültür; çağını tanıtıp bilinçlendirmiyorsa, laf yığınıdır.

Başta gençlere seslense de, temel kültüre meraklı herkesin öğreneceği çok şey var bu kitaptan. Okuyun göreceksiniz…


ISBN 6054183623