Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam34
Toplam Ziyaret808726
Şair Nedim Uçar

Şair Nedim Uçar
5 Ocak 1945 - 26 Kasım 2018

Doğanın görkemliliğini yakalamış, anayurdunu karış karış dolaşmış, anadilinin doğurganlığının farkına varabilmiş, az şair vardır, işte onlardan biri Nedim Uçar’dır.

Şair Nedim Uçar'ın şiirleri, nadir görülen bir berraklıkta parlar; sade ve yalın, kısa ve açık dizeler, duygusal derinlik ve içgörü içerir. 

Şair Nedim Uçar’ın şiirleri okuyanları, karlı dağlara, sığ ormanlara, sarp yollara, alçak ovalara, coşkun ırmaklara, buz mavisi sabahlara, gül kurusu akşamlara, menekşe moru gecelere, göz kırpan yıldızlara, dik ve derin kanyonlara, sığ vadilere, engin denizlere, hırçın şelalelere, yüksek tepelere, davet eder.

Şair Nedim Uçar, günlük rutinleri derin düşüncelere dönüştürme konusunda son derece mahirdi. Bu maharetiyle bize, şiirin görkemliliğe ihtiyaç duymadığını; en karamsar günlerden, en mütevazı ortamlardan, en sessiz anlardan ve hayatın en bilindik kavşaklarından şiir doğabileceğini gösterdi.

Şair Nedim Uçar’ın şiirlerini okumak, doğanın gerçeği fısıldadığı, inzivanın bilgeliği tetiklediği bir dünyaya adım atmaktır. Nedim Uçar’ın her şiir kitabı şiirseverler için bir hazinedir. O kitaplardaki şiirler okuyanları, zengin imgeler ve kafiyeli sözler eşliğinde, doğal, ulusal ve evrensel değerlere ulaştırırlar!

Şair Nedim Uçar’ın Şiir Kitapları

  • Öksüz
  • Yağmurla Geliyorum
  • Gül Kurusu Akşamlar
  • Göz Kırpan Yıldızlar
  • Yıldızlar Düşer Avuçlarıma
  • Gün Işığında Zaman
  • Dünya Bir Dostluk Bahçesi
  • Titreyen Sular
  • Yıldızlar Ellerimde Ufalır
  • Yeşil Vadiler
  • Gönlümün Irmakları
  • Buz Mavisi Sabahlar
  • Dizelerle Nasrettin Hoca
  • Sılaya Özlem
  • Yolda Geçen Bir Ömür

Şair Nedim Uçar’ın kimi şiir kitabı kütüphanemizde mevcuttur, isteyenlere ücretsiz ulaştırılır.

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

Şiirlerle Şenlendik - 35. Bölüm

ŞİİRLERLE ŞENLENDİK - 35. BÖLÜM

"Şiirlerle Şenlendik" adlı yazı dizimizin 35. bölümünü
siz ziyaretçilerimize sunmanın kıvancını yaşıyoruz!
kosektas.net

Şair Dr. Salim ÇELEBİ

13 Kasım 2015, Cuma

Şiirlerle Şenlendik, 35 - Köklerimiz

İnsanlık tarihi iniş ve çıkışlarla doludur. İnsanın, önce kendi bedeninde fizyolojik ve anatomik değişimler oluşmuş; daha sonra da doğayla olan ilişkilerinde. Bu değişimlerin motor gücü ve belirleyicisi hep üretim araçları olmuştur. Tarih, üretenlerin omuzlarında gelmiştir bugünlere.

Tarih boyunca, toplumların yenilikleri benimseyip kabullenmeleri, düşünüldüğü kadar kolay olmamıştır. Bir şeyleri yitirme, var olanı kaybetme korkuları nedeniyle; var olan sistemin sür git devam etmesi sağlanmaya çalışılmıştır. Günümüzde olduğu gibi, her dönemde öncüleri olmuştur yeniliklerin: Hallacı Mansurlar, Pir Sultanlar, Şeyh Bedrettinler... Öncü olmalarının bedelini bazıları ağır cezalarla, bazıları da canlarıyla ödemişlerdir.

Eski ve yeni, çağdaş ve çağdışı karşıtlıkları arasındaki mücadele; insan var olduğu sürece devam edecektir. Ta ki, akılcı düşünce her bireye egemen olana dek.

KABLET TARİH (TARİH ÖNCESİ, MİLATTAN ÖNCE)

Çok uzaklardan geliyoruz
çok uzaklardan...
Kulaklarımızda hâlâ
şimşekli sesi var sapan taşlarının.
Ormanlarında yabani aygırlar kişniyen
dağ başlarının
kanlı hayvan kemikleriyle çevrilen sınırları
geldiğimiz yolun ucudur.
Yine fakat
geniş kalçalı genç bir ananın
gergin gebe karnı gibi doğurucudur
mataralarımızda çalkalanan su.

Çok uzaklardan geliyoruz..
Tütüyor yanık bir et kokusu
çizmelerimizin köselesinden...
Ürkerek
adımlarımızın sesinden
kanlı karanlık yıllar
kanatlı bir hayvan gibi havalanıyor...
Ve karanlıklarda yanıyor
en önde gidenin
ateş bir ok gibi gerilen kolu..

Çok uzaklardan geliyoruz
çok uzaklardan..
Kaybetmedik bağımızı çok uzaklarla..
Bize hâlâ
konduğumuz mirası hatırlatır
Bedreddini Simavînin boynuna inen satır.
Engürülü esnaf ahilerle beraberdik.
Biliriz
hangi pir aşkına biz
Sultan ordularına kıllı göğüslerimizi gerdik...

Çok uzaklardan geliyoruz.
Alevli bir fanus gibi taşıyoruz ellerimizde
ihrak binnar edilen Galile'nin
dönen küre gibi yuvarlak kafasını.
Ve ancak
bizim kartal burunlarımızda buluyor
lâyık olduğu yeri
materyalist camcı İspinozanın
gözlükleri..

Çok uzaklardan geliyoruz
çok uzaklardan..
Ve artık
saçlarımızı tutuşturarak
gecenin evinde yangın çıkaracağız;
çocuklarımızın başlarıyla kıracağız
karanlık camlarını!..
Ve bizden sonra gelenler
demir parmaklıklardan değil,
asma bahçelerden seyredecek
bahar sabahlarını, yaz akşamlarını... 


Şiir Tanıtım Köşesi


Resim sanatçısı Özgür Yalım tarafından çizilmiş olan "Yaşamın Katli" isimli bu başyapıt resim severleri, insan doğasının karanlık yönleri üzerinde düşünmeye teşvik eder!
kosektas.net

Ateş ve Buz
Robert Frost

"Kimi der, dünya ateşle son bulacak
Kimi - buzdağına dönecek.
Arzuyu tattığım kadar,
Aklım ateşten yana olanlara kanar.
Ama iki kez son bulacaksa eğer,
Nefret hakkında yeterince bilgim var
Donarak batmak daha görkemli olacak,
Nefret ancak böyle son bulacak."

"Ateş ve Buz", XX. yüzyılın en ünlü Amerikan şairlerinden biri olan "Robert Frost"un bir şiiridir. 1920'de yayınlanan bu kısa ama etkileyici şiir arzu, nefret ve onlarla birlikte insanların yok oluş temalarını işliyor. "Robert Frost", son derece canlı ve özlü bir dil kullanarak dünyanın sonuna dair düşündürücü bir bakış açısı sunuyor.

Şiirin aslı dokuz dizeden oluşuyor, yani az kelimeyle çok şey söylüyor. İlk iki satırda "Robert Frost", "arzu" ve "nefret" kavramlarını dünyanın sonunun potansiyel nedenleri olarak düşünüyor. Ateşi, insanlığı yutabilecek tutkulu ve tüketen bir  istenç olan arzuyu temsil eden bir güç olarak sunuyor. Tersine, buzun insanlığı dondurup kontrol edebilecek soğuk ve yıkıcı bir duygu olan nefreti simgelediğini tasvir ediyor.

"Robert Frost", bu iki yıkıcı gücün potansiyel sonuçlarını tartışıyor. Ateşin yıkıcı gücünün hızlı ve hararetli bir yok oluşa yol açabileceğini, burada arzu yoğunluğunun teşvik görevi gördüğünü öne sürüyor. Öte yandan buzun kademeli ve amansız tahribatı, nefretin derin ve her şeyi tüketen doğasını temsil ediyor.

Son satırda "Robert Frost", gözlemlerini yansıtıyor ve hem ateşin hem de buzun dünyayı yok etme kapasitesine sahip olmasına rağmen, ateşle ilişkilendirilen arzunun daha tehlikeli olabileceğine ve muhtemelen yıkımın nedeni olabileceğine inandığını ifade ediyor.

Genel olarak, "Ateş ve Buz" insanlığın kendi kendini yok etme potansiyeline dair karanlık ve karamsar bir bakış açısı sergiliyor ve okuyucuları arzunun ve nefretin doğası ve bunların sonuçları hakkında düşünmeye bırakıyor.

"Ateş ve Buz" kısa ve açık bir dil kullanarak derin insani duyguları derinlemesine inceleyen, çok beğenilen bir şiir. "Robert Frost"un "arzu" ve "nefreti" temsil etmek için temel imgeleri ("ateş" ve "buz") kullanması şiire bir evrensellik duygusu getirerek okuyucuların kendi deneyimleriyle kişisel bağlantılar kurmasına olanak tanıyor.

Şiirin kısalığı da etkisini artırıyor. "Robert Frost", sadece dokuz satırda insanlığın potansiyel yıkımını özetliyor ve okuyucular üzerinde kalıcı bir izlenim bırakıyor. Şiirin özlü yapısı duygusal yoğunluğunu arttırıyor, çünkü her kelime anlam taşıyor ve genel temaya ve mesaja katkıda bulunuyor.

Üstelik ateş ve buzun yıkıcı güçleri arasındaki karşıtlık, okuyucuları arzu ve nefretle kendi deneyimleri üzerinde düşünmeye sevk ediyor. "Robert Frost"un bu duyguları keşfetmesi, kontrolsüz tutku ve kalıcı düşmanlığın tehlikelerine karşı bir uyarı görevi görüyor.

Dahası, "Robert Frost"un "Ama iki kez yok olacaksa eğer l Nefret hakkında yeterince bilgim var l Donarak batmak daha görkemli olacak l Nefret ancak böyle son bulacak" şeklindeki son cümlesinin muğlak doğası, daha derin bir yoruma davet ediyor. Bu, "Robert Frost"un hem arzunun hem de nefretin dünyayı yok etme potansiyeline sahip olduğunu düşündüğünü, ancak nefretin yıkıcı gücünü kabul edecek kadar iyi anladığını gösteriyor.

“Ateş ve Buz", az sözle çok şey anlatması, arzu ile nefretin derinlemesine araştırılması, okuyucuları insan doğasının karanlık yönleri üzerinde düşünmeye teşvik etmesi bakımından, güçlü ve düşündürücü bir şiir.

Kaynak: Literature English

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası