Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam58
Toplam Ziyaret803413
Film Tanıtım Köşesi


KARA KAFA
(Schwarzkopf)

Yönetmen
Korhan Yurtsever

Oyuncular
Betül Aşçıoğlu l Savaş Yurttaş l Cüneyt Kaymak l Özlem Güler l Macit Flordun l Gülsen Tuncer l Ercan Demirel l Bülent Oran l
Wolfgang Esch l Bahri Ateş

Türk yönetmen Korhan Yurtsever tarafından 1980 yılında tamamlanan Kara Kafa (Almanca: Schwarzkopf), Türk işçilerinin Almanya'ya göçünü konu ediniyor; yalnızlık, siyasi direniş, sendikal örgütlenme ve feminist hareketin hikâyesini anlatıyor. Film, 1980 yılında gösterime sunulduğunda, Türkiye'deki sansür kurulu tarafından "dost ülke Almanya'nın onuruna hakaret ediyor" gerekçesiyle yasaklanır. Yönetmen Korhan Yurtsever, filmin yasaklanmasından hemen sonra Almanya'ya sürgüne gider.

Filmin Konusu: Almanya’da bir metal işletmesinde çalışan Cafer, daha iyi bir yaşam sürme umuduyla, eşi Hacer ile çocuklarını Almanya'ya götürür. Hamile eşi Hacer, bir iş bulur ve çalışmaya başlar, ancak hemen ardından doğum yapar. İşte bundan sonra, hem aile içinde hem de aile dışında sorunlar başlar. Hacer de, Cafer de çalıştığı için, yeni doğan çocuklarının bakımı sorun olur. Çocuğun bakımını sağlamak için, oğul ve kızlarını, Türkiye’ye gönderiyoruz gerekçesiyle, okuldan alırlar, eve kapatırlar. Oğulları genellikle yalnızdır, zamanının büyük bir bölümünü kentte yalnız dolaşarak geçirir. Kızları, yeni doğan kardeşine bakmak için evde kalmak zorunda kalır. Cafer için önemli olan, çocuklarının eğitimi değil, çocuk parasının ödenmesidir.

Çok bir zaman geçmeden Cafer işsiz kalır, zamanın büyük bölümünü kahvehanelerde kumar oynayarak geçirir. Hacer, hem çalışır hem de dernek, sendika çalışmalarında, kadın örgütlerinde aktif rol alır. Hacer ayrıca, çevresinin de etkisiyle, fiziksel ve zihinsel bir dönüşüm geçirir.

Filmin asıl negatifleri 2022 yılında şaşırtıcı bir şekilde yeniden keşfedilip restore edilir. Bu sayede bu tarihi belgeyi sinemaseverlere sunma olanağı doğar.

Kara Kafa (Schwarzkopf) l 1979 l 82 dakika.

Filmi izlemek için buraya tıklayın.

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

Şiirlerle Şenlendik - 19. Bölüm

ŞİİRLERLE ŞENLENDİK - 19. BÖLÜM

"Şiirlerle Şenlendik" adlı yazı dizimizin 19. bölümünü
siz ziyaretçilerimize sunmanın kıvancını yaşıyoruz!
kosektas.net

Şair Dr. Salim ÇELEBİ

20 Mart 2015, Cuma

Şiirlerle Şenlendik, 19 - Makber

Şair-i AzamAbdülhak Hamid Tarhan’ın “Makber” isimli şiiri bestelenecek ve hemen hemen tüm ses sanatçıları tarafından söylenerek sel oluşturacaktı gözlerde.

Tanzimat döneminin en önemli şairlerindendir biridir Hamit. Makber de ölen eşi için yazdığı bir ağıttır.

Abdülhak Hâmid,  yazdığı şiiri Makber için şunları söylüyor: "Makber ’den evvel yazdığım şeylerin pek çoğunu beğenmem, bazılarını pek az beğenirim. Makberi ise hiç beğenmiyorum, çok seviyorum. Beğenmediğim şu sebepledir ki, bu kitabın edebiyat ile pek az münasebeti var. Sevdiğim şunun içindir ki, bu kitap O'dur.”

“Makber O'nun hali, O'nun resmi, O'nun hayali, O'nun heykeli, O'nun mezarıdır; O'nun hiçbir beğenilecek yeri kalmayan hayatıdır. Yine tekrar edeyim: Makber O'dur. Bunun için severim.”

MAKBER

Eyvah ne yer ne yar kaldı
Gönlüm dolu ah u zar kaldı.
Şimdi buradaydı gitti elden
Gitti ebede gelip ezelden.
Ben gittim o haksar kaldı
Bir köşede tarumar kaldı.
Baki o enisi dilden eyvah
Beyrut’ta bir mezar kaldı.
 

Edebiyat öğretmenimiz, Yahya Kemal’in “Rindlerin Ölümü” adlı şiirinin 7. satırındaki “serin” kelimesinin yanına, “servi” kelimesini, 8 yıllık bir uğraştan sonra yazabildiğini belirtmişti. İlginç bir şairdi Yahya Kemal. Tam bir İstanbul aşığıydı. Bir dönem milletvekilliği de yapmış ve bu nedenle de Ankara’ya sık sık gelip gider olmuştu. Bir gün sorarlar Yahya Kemal’e. “Ankara’nın neyini seviyorsun?” diye. Cevabı hemen yapıştırır: “İstanbul’a dönüşünü,” diye.

RİNDLERİN ÖLÜMÜ

Hafız´ın kabri olan bahçede bir gül varmış;
Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle.
Gece; bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
Eski Şiraz´ı hayal ettiren ahengiyle.
Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter. 


Kitap Tanıtım Köşesi


İsyanın ve Felsefenin Diyalektiği
Merdan Yanardağ

Türkiye’nin önde gelen nitelikli gazetecilerinden Merdan Yanardağ yine şaşırtıcı bir yapıtla karşımızda. Gazeteciliğinin yanı sıra akademik çalışmaları, siyasal ve entelektüel kimliğiyle de tanıdığımız Yanardağ, mesleği nedeniyle olsa gerek, ağır kitapları bile temposu yüksek ve akıcı bir dille kaleme alıyor. Ufuk açıcı eserler üretiyor. Elinizdeki kitap bunun en iyi örneklerinden biri.
 
Siyaset bilimi ve sosyoloji doktoru da olan Yanardağ’ın, gazetecilik deneyiminden süzüp getirdiği ve akademik çalışmaları sırasında kaleme aldığı –ilk kez yayımlanan metinlerden oluşan– İsyanın ve Felsefenin Diyalektiği kitabı, entelektüel ve bilimsel derinliğiyle “parlak bir eser” diye nitelendirilmeyi fazlasıyla hak ediyor.
 
Yanardağ bu çalışmasında, Türkiye solundaki “Türk olmaktan utanma” kompleksinden İran Devrimi’nden çıkarılacak derslere, sosyalist hareket ile Kemalizm ilişkisinden aydınlanma ve modernite tartışmalarına, Oryantalizmin güncelliğinden “aydın” kavramı bağlamında Mannheim ve Gramsci’ye, Althusser’in Marksizme bakışından Foucault’ya, iktidar-rıza denkleminden Gadamer ve Derrida’ya, Türkiye’de cumhuriyetçi solun kimlik sorunundan Antonio Negri’nin teoriyi yeniden kurma girişimine kadar uzanan geniş bir alanda inceleme ve çözümlemeler yapıyor.
 
Kitap, bilgilendirici özelliğinin yanında, entelektüel ve siyasal ortamda yaşanan liberal ve postmodern zihin kirliliğine karşı teorik bir müdahale eseri olarak da okunabilir.
Hem bu kadar ünlü, hatta “popüler” bir gazeteci olup hem de böyle bir kitap yazmak herkesin harcı değil. Okuyacak ve şaşıracaksınız.

İsyanın ve Felsefenin Diyalektiği

Merdan Yanardağ

ISBN: 9786254184611