Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam111
Toplam Ziyaret796067
Şiir Tanıtım Köşesi


YUNUS GİBİ
Ataol Behramoğlu

Kıran vurdu memleketi
Zalimler hakan olmuştur
Yedikleri yoksul eti
İçtikleri kan olmuştur.

Kula kulluk etmeyenin
Vicdanını satmayanın
Haram lokma yutmayanın
Mekânı zindan olmuştur.

Yalan dolan yazıp çizen
Kudretliye övgü düzen
Dün dinsizim diye gezen
Bugün Müslüman olmuştur.

Emeksiz zengin olanın
Kitapsız bilgin olanın
Sermayesi din olanın
Rehberi şeytan olmuştur.

Haramisi, soyguncusu
Uğursuzu, vurguncusu
Cellat ruhlusu, soysuzu
Bakan, sadrazam olmuştur.

Korkan varsa konuşmaya
Anlam yükleyip susmaya
Gerek kalmadı korkmaya
Çünkü korkulan olmuştur.

Sesime kulak ver gülüm
Tutsaklığa yeğdir ölüm
Nerde varsa böyle zulüm
Çaresi isyan olmuştur.

Ataol Behramoğlu l

Sivil Darbe

ISBN: 9789944612630

Şiirlerle Şenlendik - 12. Bölüm

ŞİİRLERLE ŞENLENDİK - 12. BÖLÜM

 "Şiirlerle Şenlendik" adlı yazı dizimizin 12. bölümünü
siz ziyaretçilerimize sunmanın kıvancını yaşıyoruz!
kosektas.net

Şair Dr. Salim ÇELEBİ

23 Ocak 2015, Cuma

Şiirlerle Şenlendik, 12 - Ağıtlar ve Sarıkamış ve Haykırış

Soyadını çıkardığı dergiden alan ve 1960’lı yıllarda Adalet Partisi Antalya milletvekilliği de yapan Osman Yüksel Serdengeçti, 17 beşlikten oluşan “ıtlar” adlı şiiriyle, binli yılların özlemini yansıtıyordu. Turancı Nihal Atsız’ın mücadele arkadaşlarındandı ve ilginç bir kişiliği vardı: Hazır cevap olmasıyla tanınırdı.

Türkçülerin “Tanrı Türk’ü Korusun” söylemleri karşısında, “Tanrı Türkü, Allah da Müslümanları Korusun,” diyerek bir döneme damgasını vurmuştu.

   AĞITLAR

   Turan ellerinden haber gelmiyor
   Yarabbi derdimi kimse bilmiyor,
   Dört asırdır Türk'ün yüzü gülmüyor;
   Akşam olur sabah olur ağlarım
   Nerde benim Ural-Altay dağlarım?

   Kimlere söylesem bilmem derdimi
   Acep dünya böyle zulüm gördü mü?
   Bozkurt gitmiş ayı basmış yurdumu;
   Bozkurdum der, öz yurdum der ağlarım
   Nerde benim yaslı Tanrı dağlarım?

   Allah Allah diyen ezanlar nerde?
   Efeler, yiğitler, kızanlar nerde?
   Taşkentler, Kırımlar, Kazanlar nerde?
   Nerde benim Ural-Altay dağlarım
   Akşam olur sabah olur ağlarım...

Nedendir bilmem, Osman Yüksel Serdengeçti’nin bu şiirini ne zaman hatırlasam; Sarıkamış Faciası düşer aklıma: Çoğu soğuktan donarak, bir kısmı da tifüsten ölen 35.000 kişi. (bazı araştırmacılara göre 90.000 kişi.)

Sarıkamış Faciasında; 132 doktor, 25 eczacı, 1 diş hekimi, 7 tabip muavini (stajyer doktor-tıp öğrencisi) olmak üzere toplam 165 sağlık personeli de yaşamını kaybetmiştir. Bu grup içerisinde 21 Rum, 15 Ermeni, 1 Yahudi kökenli sağlık personelinin bulunması; Osmanlı'nın o günkü mozaiğini yansıtmaktadır.  

"Milli Şair" olarak da bilinen Mehmet Emin Yurdakul'un, 80 yıl kadar önce yazmış olduğu aşağıdaki şiir; gerek dili ve gerekse anlamı açısından güncel değil mi?

   BIRAK BENİ HAYKIRAYIM

   Ben en hakir bir insanı kardeş sayan bir ruhum;
   Bende esîr yaratmayan bir Tanrı’ya iman var:
   Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar.

   Mazlumların intikamı olmak için doğmuşum,
   Volkan söner, lâkin benim alevlerim eksilmez;
   Bora geçer, lâkin benim köpüklerim kesilmez.

   Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et:
   Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet,
   Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.

   Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir,
   Bu zavallı sürü için ne merhamet, ne hukuk;
   Yalnız bir sert bakışlı göz, yalnız ağır bir yumruk!  

Kitap Tanıtım Köşesi


UYGARLIK TARİHİ

Server Tanilli

Türkiye’de ortaöğretimin, özellikle de liselerin, 1950’lerle beraber gelip girdiği ve bugün de süren bir çıkmazı şudur: Tarih, felsefe, sosyoloji, edebiyat ve sanat gibi kültürün temel konularında, gençlere -hemen hemen- hiçbir şey verilmiyor; öğrencilerin kafalarına yalan yanlış, abuk subuk, ipe sapa gelmez birtakım şeyler tıkıştırılıyor.

Egemen sınıfların bir oyunudur bu!

Amaç da ne yapıp edip gençlerin uyanmasını engellemektir.

İşler öylesine tezgahlanıyor ki, daha liseden başlayarak gençlerin gözlerinin önüne bir “duman perdesi” çekiliyor; içinde yaşadıkları çağa ve topluma yabancılaştırılıyor.

Liselerden üniversite ya da yüksekokullara bu durumda gelen öğrencilerle bir “kültürel diyalog” kurabiliyor ve bir “kör dövüşü” dür gidiyor. Bu kitap, işte bu oyunu bozmak için yazıldı. Söyleyeceklerini de, bir “uygarlık tarihi” nin zemininde ve “çağdaş tarih” in çerçevesi içinde söylüyor.

Tek kelimeyle çağını tanıtarak.

Kültür; çağını tanıtıp bilinçlendirmiyorsa, laf yığınıdır.

Başta gençlere seslense de, temel kültüre meraklı herkesin öğreneceği çok şey var bu kitaptan. Okuyun göreceksiniz…


ISBN 6054183623