Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam254
Toplam Ziyaret761295
Norman Rockwell

Bir spor olayı, bir tartışma, zorlu bir çalışma, bir çeşit gevezelik, Norman Rockwell'in işlemiş  olduğu, resimlerine yansıtmış olduğu kimi konular, ancak uyum yıllarında ABD'li polis memurlarının himayesinde okula giden bir kız çocuğunu konu edinen “Hepimizin Yaşadığı Sorun” adlı çalışması, belki de en dikkate değer olanı.

Üretken ve yetenekli bir illüstratör olan Norman Rockwell, 20. yüzyılın ortalarında Amerika'nın en popüler sanatçısıymış ve haftalık The Saturday Evening Post dergisi için üç yüzün üzerinde kapak resmi çizmiş. 

Tarzı abartılı bir gerçekçilik olan Rockwell’in resimleri, gerçek gibi görünen insanlar, sadece bir miktar karikatür içeriyor. Rockwell zamanla, Saturday Evening Post'un okuyucu kitlesinin ilgisini çeken hikayeler ve karakterler konusunda uzmanlaşmış: Beyaz, Orta Sınıf Amerika, Yaramaz Çocuklar, Vızıltılar ve At Kuyruklular, Yakışıklı Kocalar ve Pembe Yanaklı Eşler, Nazik ve Kibar Büyükler, Sevimli Köpekler ve daha niceleri,  kimi zaman belirli bir anın hemen öncesinde, kimi zaman da  hemen sonrasında yakalanmışlar Rockwell’in fırçasına.

Resime konu olan Ruby Bridges, 1954 yılında doğmuş; aynı yıl yüksek mahkeme, aldığı bir kararla, o yıllarda okullarda yapılan ayrımcılığın anayasaya aykırı olduğunu ilan etmiş. Ancak, Ruby Bridges anaokuluna başladığı yıllarda, birçok okul yüksek mahkemenin aldığı karara uymamış. Ruby'nin ebeveynleri, New Orleans'taki okullarda yapılan ayrımcılığa karşı çıkmışlar, fakat bunun bedelini çok ağır ödemişler: Babası işini kaybetmiş, çiftçilikle uğraşan büyükannesi ile büyükbabası topraklarından ayrılmak zorunda kalmış. 

Evli ve dört çocuk annesi olan bayan Bridges Hall, New Orleans'ta, demokratik değerleri; hoşgörüyü, saygıyı ve tüm farklılıkların uyum içinde yaşamalarını teşvik etmek amacıyla, “Ruby Bridges Vakfı”nı kurmuş. Barack Obama, okullarda ayrımcılığa karşı başlatılan mücadelenin 50. yıldönümünde, Norman Rockwell Müzesi’ni Ruby Bridges Hall ile birlikte gezmiş ve o tablonun önüne geldiklerinde: "Eğer siz olmasaydınız, ben bugün başkanlık koltuğunda oturmayabilirdim!” demiş.

Ruby'nin okula yürüyüşü, Amerika’daki iç savaşa kadar uzanan bir tarihin parçası olmuş. Abraham Lincoln'ün özgürlük bildirgesine ve ABD anayasasında köleliği kaldıran bir değişikliğin kabul edilmesine rağmen, Afrika kökenli Amerikalılar hiçbir zaman tam anlamıyla özgür olamamışlar. 1800'lerin sonlarına gelindiğinde ise, güney eyaletlerde yürürlükte olan "Jim Crow Yasaları", siyah tenlilerin kütüphaneler, okullar, toplu taşıma araçları ve yüzme havuzları gibi herkese açık sosyal tesisleri beyaz tenlilerle paylaşmalarını engellemiş..

Bilgi: Bu sütuna aktarılan bilgiler, "The Saturday Evening Post" adlı haftalık bir derginin Internet sayfasından edinilmişlerdir! 

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

Şiirlerle şenlendik - 9. Bölüm


ŞİİRLERLE ŞENLENDİK - 9. BÖLÜM

"Şiirlerle Şenlendik" adlı yazı dizimizin 9. bölümünü
siz ziyaretçilerimize sunmanın kıvancını yaşıyoruz!
kosektas.net

Şair Dr. Salim ÇELEBİ

12 Aralık 2014, Cuma

Şiirlerle Şenlendik, 9 - Rüzgar Esmez, Konuşur

Doğurgandı toprak ana. Ekinler boy vermeye başladığında, harman yerleri papatyalarla; çoğunlukla keliler (Tarlaların sınırları) ve ekinlerin içleri de gelinciklerle dolardı. Türkçe kitabımızdaki, Tevfik Fikret’in, “Gelincik” ve “Papatyalar” adlı şiirleriyle, doğayı sınıflarımıza davet ederdik. (bazı şiirlerin tamamı alınmamıştır.) 

GELİNCİK

Rengi bayrağıma eş
Tarlalarda bir ateş
Ekinlerle hep kardeş,
Çayırlarda biricik
Al ipekten gelincik.

Rüzgârlara gelemez
Yaprağına değilmez
Gelinciği kim sevmez?
Sapları da incecik
Karagözlü gelincik.

 PAPATYALAR

Bahar olsun da seyredin
Nasıl süsler bayırları
Zümrüt gibi çayırları:
Gelin yüzlü papatyalar
Altın gözlü papatyalar.

Tarlalarda hoşa giden
Sarı, turuncu, pembe, mor
Birçok güzel çiçek olur,
Bence güzeldir hepsinden:
Gelin yüzlü papatyalar
Altın gözlü papatyalar.

Ziya Osman Saba, “Bir Yer Düşünüyorum”  şiiri ile doğanın çocuksu yüzünü yansıtır, ailemize mutluluk dilerdi, okuma kitabımızın sayfalarından. Belki de iklime bağlı olarak ıhlamur olmasa da köyümüzde; söğüt, kavak ve envayi çeşit meyve ağaçlarıyla, Anadolu’nun ortasında bir tabloydu köyümüz. Mis gibi kokusu, çok uzaklardan algılanırdı topladığımız buhurun. Çiğdem, bükük boynuyla gülücükler gönderirdi her birimize. Evlerimizin pencereleri; cam güzeli, yaprağı güzel ve sarmaşıklarla kaplıydı.

BİR YER DÜŞÜNÜYORUM

Bir yer düşünüyorum, yemyeşil,
Bilmem, neresinde yurdun?
Bir ev, günlük güneşlik,
Çiçekler içinde memnun

Bahçe kapısına varmadan daha,
Baygın kokusu ıhlamurun,
Gölgesinde bir sıra, der gibi;
- Oturun!
 
Haydi, çocuklar haydi,
Salıncakları kurun!
Başka dallarsa, eğilmiş;
- Yemişlerimizden buyurun!
 
Rüzgâr esmez, konuşur;
- Uçurtmalar uçun, çamaşırlar kuruyun.
Mutlu olun, yaşayın
Ana, baba, evlat, torun.       

Şiirin birinci mısraında betimlenen ve ikinci mısraında sorusu sorulan "yer" için, 50-55 yıl sonra, Yakup Kadrinin "Yaban" romanından esinlenerek yanıt vermek istiyorum.

Pak yürekli, konuksever, candan duygulu insanlar vardı çocukluğumun geçtiği yerde. Zenginin kapısı fakire açıktı ve gurbet yolları sonunda mutlaka sıcak bir yurda ulaşırdı. Tüm canlıları ve doğayı, hilesiz severdi orada yaşayanlar. Oranın taşı a
rkadaş, toprağı dosttu. Çekilen sefaletin, yoksulluğun derecesi hepimizce malumdu; fakat o maddi yoksulluğun içerisinde, her birimiz birer manevi varlıktık. Orası Anadolu’ydu, orası benim köyümdü, orası KÖŞEKTAŞ’TI. 



Yorumlar - Yorum Yaz
Teyyareler Köye İndi


Hüseyin Seyfi

Unutulmaya yüz tutmuş konuları, berrak bir dille yazıya yansıtarak, Internet ortamında manşetleştiren öğretmen Hüseyin Seyfi'ye çok teşekkür ederiz!
kosektas.net

Köyde kiremitli derme çatma üç binadan biri okul, biri sağlık- ebe evi, buna, köylü ‘ebe damı’ diyordu. Diğer kiremitli ev ise askerlik görevini yaparken gözlerini kaybeden Omar Emmi’ye devlet tarafından yaptırılmıştı. Bunlara bir de çinko kubbeli camiyi sayarsak biraz modern görünümlü dört bina. Bu modern görünümlü dört binadan dolayı köye iki uçak indiğine tanık olmuştuk.

Islak bir mart ayında dört kızdan sonra Doyduk Teyze’nin üçüz doğurduğu seneydi. Mahallede yedi sekiz yaşlarında birkaç çocuk bebekleri merak edip, Doyduk Teyze’nin evine bebekleri görmeye gitmiştik.

Bebeklere sevgi ile bakarken dışarda şiddetli bir gürültü işittik. Ara sıra köye gelen motorlu araçların gürültüsüne koşan biz çocuklar, bebekleri beşiklerinde bırakıp dışarı fırladık. Toprak evlerin tepeleri bir anda insanlarla dolmuştu. Gökyüzünde iki uçak alçaktan uçuyor köy üzerinde sanki şov yapıyordu.

İnsanlar uçaklara el sallıyor, şapkası olan yetişkin erkekler şapkalarını ellerine almışlar uçakları selamlıyorlardı. Bir iki kişi de bayrak gösteriyordu. Uçaklar gökyüzünde üç beş kilometre kadar uzaklaşıyor, tam ayrılacaklar sanıldığı anda geri dönüyorlar alçaktan köy üzerinde uçuyorlardı. Sonunda bu kadar kalabalığın merakını ve selamlayışını kıramadı uçaklar ve arka arkaya iki kuş gibi harman yerine indiler. O zamana kadar değil uçak, doğru dürüst makinalı araç bile görememiş çocuklar ve köylüler karşıya, harman yerine hücum ettiler. Uçaktan birer pilot inerek köylüleri, köylüler de onları karşıladı.

Çok geçmeden uçakların iniş nedenleri anlaşılmıştı. Köyü Hacıbektaş sanmışlar geçerken Hacıbektaş Veli Türbesini ziyaret etmek istemişlerdi. Ebe evinin iki bayrağı sağlık ocağı, caminin minaresiz kubbesi Hacıbektaş Veli Türbesi görüntüsü vermiş pilotlar köye inmişlerdi. Taşıt olarak sadece at arabalarının kullanıldığı bir zamanda, tüm köylü ilk ve son kez köye inen tayyare görmüşlerdi.

Hüseyin Seyfi


Gerçekte bu bahçe eteğinde çiçeği olan herkese açıktır. Çiçeği bu bahçeye dikmek için; çiçeğin sağlam, sağlıklı ve kaliteli olması, çiçeğin güzel kokması gerekmektedir.

Hem bir bütün olarak hepimizin, hem de ayrı ayrı her birimizin olan bu bahçeyi çiçeklerinizden mahrum bırakmayın! kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası