Aktif Ziyaretçi | 2 |
Bugün Toplam | 147 |
Toplam Ziyaret | 753117 |
Köyümüz bilgisunum sayfasına böylesi baştan sona barış kokan bir çiçek sunmuş olmasından dolayı öğretmen Hacı ÇÖL'e çok teşekkür ederiz!
kosektas.net
Çanakkale`den Barışa Giden Yol
Her yerde bir kartalkayası vardır. Bizimki hepsinden sıcak ve yumuşaktır.
Güneşin Kartalkayadan doğduğu zamandı. Sabahları sırtlarında bütün kitapları. Küçücük dev sanılan adımları… Okula ilk gelmenin ilklik heyecanı, coşkusu… Güneşle ısınan ve ısıtan duygu… Ana yüzüne ilk gülüşteki ananın mutluluğu.
Derste nasıl bulduklarını hâlâ anlayamadığı hep birlikte öğrenme arzusu… Nerden ve nasıl oluştu. Ya da nasıl oluşturuldu.
Sabahın güneşi yalarken karşı bağın zerdalilerini, ısınır derslerimizdeki kabarmış bilgi açlığı…
Yeniden açmış doğa. Tüm cömertliği ile yeniden oluşur börtü böcek ve çiçekler. Toprağa karışmış, gerinir kirpi ve tosbağalar. Kıdemli toplama kampı gözcüleri yercüğürceler. Oradan buraya kayarken kuyruğunu kaybeden diyetçi kelenkesteler.
Her teneffüs yonca bahçesi karıklarda karakucak güreşi. Zeytinyağı ter. Zil çalar sivrinin üzerindeyken güneş.
Huysuz Arap ve İngiliz tayları gibiydiler. Tayfur, Yunus ve Serkan. Çantalarını ne ederlerdi bilmem. Okul hademesinin kolu daha sallanmadan zil çalardı içlerinde. İyi geçmiş hem öğretmeni hem de çocukları doyurmuş ders günü. Ünlü öğretmende bir şey demezdi bu aceleciliğe. Koşarken dikilen yeleleriydi alnında Yunusun.
Uzun kış bitmiş, kar yumuşatmış kabaran topraktı tarlalar. Keliler merdiven basamağı, yün yataklardan. Eğrilen yol bile kadifeden. Koyaklarda küçük ak birikintiler bozuyordu kahverenginin bütünlüğünü. Kendi gelen ekin ve taze tek tük çimenlerdi yeşil. Öksüz oğlan çiçeği çiğdem nevruz ve çalık bozu doğanın süsü…
Bizimkiler süvarilerinin zafere alışkın tayları gibi fırladılar. Altlarındaki toprağa her basışlarında bilmiyorlardı dünyanın en uygun kulvarında olduklarını.
İlk gören ilk koparan olmak ne mutluluktu çiğdemi nevruzu. Zafer sarhoşluğu muydu ne… dikilmeden ikincisine kopuş… Güneş sivriye urgan boyu kalır, serinlik ve loşluk hatırlatır geri dönüşü.
Susaşır terler miydiler.Gökkıyı, sualgın, acı, yalnızmezer, üçkuyu, kızltepe, eskibağlar, duranın çeşmesi, sivri, balitepesi, bitli…
Özgürlük bu olsa gerek.
Yoksa özlem mi…
İbrahim ÇÖL
Kış boyu ahırlarda hapis olmuş tavuklar, inekler, atlar, öküzler, danalar, koyunlar, kuzular dışarı çıkarak açık havanın tadını aldılar. Çocuklar çiğdem toplamak üzere donu çözülmüş kırlara koştular. Güneşin ısıttığı ve ıslaklığını aldığı yol üstündeki küçük toprak yığınlarının içinden çıkan ve arka arkaya dizilen karıncalar baharın yaklaştığının habercisi oldu.
Kuzey yamaçlarda henüz erimeyen kar, gümüş rengini alırken, güneş, arkasına koyu bir kızıllık bıraktıktan sonra kayboldu. Geride kalan, ayaza dönen esinti ile ocaklardan, tandırlardan çıkan koyu dumandı.
Akşam karanlığı ile herkes evine çekildi. Sokaklar ıssızlaştı. Dışarıda, çöplük başlarında siftinen birkaç uyuz zağar ve duvar başlarında oynaşan kedilerin yanında, ahıra girmeyen çelimsiz, yaşlı bir at kaldı.
Gün batımından bir süre geçtikten sonra, gökyüzünün kızıllıkları da kayboldu. Ay, tüm güzelliğini gururla sergiledi. Gecenin bulutlarını sürükleyen serin bir esinti devam etti. Kümeleşen bulut, Ay’ı gölgeledi. Ay’ın parlaklığı silindi. Yeryüzü karardı.
Akşam eve dönmeyen ineği kurt yemesin diye Akif Hoca’ya, kurt duası okutuldu, dua esnasında kemik saplı bıçağın ağzı üç defa açılıp kapatıldı ve kurt ağzı bağlandı.
Kış süresince, kuru tahıl ve una dayalı yiyeceklerle beslenen insanlar, kırlarda, tarlalarda yeşilliğin görünmesi ile birlikte, bildikleri madımak, cırtlık, yemlik, tülü, hardal, kızılcık ve ebegümeci gibi doğada kendiliğinden yetişen, çiğ veya pişirilerek yenebilecek bitkileri toplamak için kadınlar bozkıra dağıldılar. Köyün delikanlıları at arabalarını koşarak, bir kış boyu ahırda kapalı kalan atların hamlarını aldılar.
Uzun süre evlerde kapalı kalan genç erkekler, çamuru yeni kurumuş arazinin üstünde çelik oynamaya, çocuklar bezden yaptıkları toplarla sokak aralarında top oynamaya başladılar…
Yeni çalışmamdan çıkarttığım bir sayfa,
Hüseyin Seyfi,
16.05.2016