Başta 16. yüzyılda Osmanlılar tarafından yapılan Mostar Köprüsü olmak üzere, bağrında daha birçok tarihi yapı barındıran Mostar, Hersek Bölgesi’nin en büyük kenti. Hersek Bölgesi’nin başkenti de olan bu kentte bugün, çeşitli uyruk ve inanca mensup 111.000 kişi yaşamakta.
Çeşitli inanç, kültür ve medeniyetlerin birleştiği ve iç içe yaşadığı kent, alçak ve dağlık Hersek geçidinde bulunmakta. Asıl kaynağı Karadağ (Montenegro) sınırı yakınlarındaki Zelengora Dağları olan, Hersek Bölgesi‘nin en büyük nehri Neretva kenti ikiye bölmekte. Nehrin batı tarafı daha düz ve geniş bir alanı kapsamakta, doğu tarafı ise daha dik, dar ve küçük. Neretva, Mostar önünde genişleyip alçalmakta ve Mostar’ın içinden geçerken çok dar bir bölgede bulunan bir kanyonu yarmakta ve böylece çok güzel bir manzara oluşturmakta. Mostar Köprüsü işte bu Neretva Nehri üzerinde kurulu. Köprünün Neretva Nehri'nden 24 metre yüksekte ve nehrin o bölgedeki derinliğinin 30 metreden fazla olduğu söylenmekte.
Mostar Köprüsü'nden Neretva Nehri'nin sularına atlamak için hazırlık yapan genç, orada bulunanların ilgisini çekmekte.
15. yüzyılda, Osmanlılar henüz bu bölgeye gelmeden önce, çok küçük bir yerleşim birimi olan Mostar, Osmanlıların gelmesi ve köprüyü inşa etmesiyle birlikte büyümeye ve gelişmeye başlamış. Kısa bir zaman sonra ise, o dönem o bölgedeki en büyük yerleşim merkezi olan Blagaj’ın üstünlüğünü elinden almış.
Hırvat rehber, Mostar’ı ve Mostar’ın olmazsa olmazı Mostar Köprüsü’nü anlatırken, 1566 yılında Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayruddin tarafından inşa edilen ve 400 yıldan fazla bir süre ayakta kalmayı başaran köprünün iç savaş sırasında, Sırplar ile Hırvatlar tarafından, tümden yıkıldığını, ancak köprünün Dünya Bankası ile UNESCO’nun desteğiyle 2004 yılında yeniden yapılarak koruma altına alındığını, Hırvatların köprünün batısında, Boşnakların ise doğusunda yaşadıklarını, savaş yıllarında başlayan bölünmelerin, ayrı inançlıların birbirlerine karşı olan kin ve nefretlerinin hâlâ devam ettiğini, kimi bağnazların nehrin bir tarafından diğer tarafına geçmediklerini, hatta okulların sabahları Hırvat öğrencilere, öğleden sonra ise Boşnak öğrencilere eğitim verdiklerini, Sırplar’ın ise kenti tümden terkettiklerini ve bir daha dönmediklerini söylüyor...
Neretva‘nın doğu ve batısında yer alan Doğulu ve Batılı kültürlerin görkemli mimarileri.
Osmanlılar bu bölgeyi, Blagaj ile birlikte 1466 – 1468 yılları arasında fethetmişler ve Hisar adını vermişler. 1474 yılından itibaren ise bölgeye, Neretva Nehri üzerinde bulunan zincirli köprüye bekçilik eden nöbetçilere verilen ad olan „mostari“ adından esinlenilerek, Mostar adı verilmiş. Mostar, Osmanlı egemenliği süresince, askeri görevlilerin ve yüksek rütbelilerin karargahı olmuş.
İzleyen yıllarda Osmanlılar, Mostar’ın yaklaşık 30 km güneyinde, Adriyatik Denizi istikametine doğru Neretva Nehri’nin sol kıyısında bulunan, oldukça dik ve sert kayalıklardan oluşan, Poçitelj adlı yerleşim bölgesini ele geçirmişler. Stratejik olarak önemli bir yer teşkil eden Poçitelj’e bugünkü görünümü, 16. ve 17. yüzyılları boyunca Osmanlılar vermişler. Osmanlı mimarisinin buradaki muhteşem yapıları Hacı Ali Camii, Saat Kulesi, Gavran Kapetanoviç’in evi, Şişman İbrahim Paşa Medresesi ile diğer han ve hamamlar, 1992-1994 yılları arasındaki iç savaşta çok büyük hasar görmüşler, ancak savaştan hemen sonra Dünya Bankası ve UNESCO’nun sağladığı yardımlarla yeniden restore edilerek tümden tahrip olmaktan korunmuşlar.
Poçitelj’deki görkemli Hacı Ali Camii, çok dik ve sert kayalıklar üzerine 1563 yılında inşa edilmiş.
Poçitelj’den sonra, Neretva Nehri’ni takip ederek, Adriyatik Denizi’ne ulaşıyorsunuz. Bosna Hersek’in denize olan sınırı sadece 15 km’den ibaret ve bu 15 km’lik sahil şeridine de Osmanlılar sayesinde sahip olmuşlar. Vaktiyle kuzeyde bulunan Venedikliler tarafından sürekli rahatsız edilen, askeri açıdan güçsüz ancak siyasi, bilim ve ekonomik açıdan oldukça zengin olan Dubrovnikliler, 15 km uzunluğundaki bu sahil şeridini, kendilerini Venediklilerden korumaları koşuluyla, Osmanlılara vermişler. Böylece, Dubrovniklilere saldırabilmek, ganimet ve haraç sağlamak için önce Osmanlılarla başetmesi gereken Venedikliler, buna bir türlü cesaret edemediklerinden, bu kötü emellerine ulaşamamışlar. Zaten Dubrovnikliler, özgür kaldıkları 400 yıl boyunca, gerek Osmanlılara, gerekse Venediklilere, yüklü vergi ödemişler, varlıklarını ve özgürlüklerini ancak bu şekilde sürdürebilmişler.
Osmanlılar, Mostar’da inşa ettikleri tarihi taş köprünün doğu ve batısında çok sayıda cami, medrese, han ve hamam inşa ederek, bölgeye ayrı bir renk katmışlar. Neretva’nın her iki tarafının yamaçlarında görülen cami ve minareleri, medreseler, hamamlar, şadırvanlar, türbeler görenleri kendilerine hayran bırakmaktalar.
Hayatta bir kez olsun mutlaka görülmesi gereken bu kentin doğu tarafı yıllardır, sadece turistlerin değil, ressamların, şairlerin ve diğer sanatçıların uğrak yeri olmuş, her gelen bir kez daha gelip ışıklı ve eşsiz güzelliğinden keyif almak istemiş...
"Mostar’da konakladığınızda sizi sabah uyandıran, ses değil, ışıktır! Ben bunu kendi tecrübemden biliyorum. Mostar’a geldiğimde beni ışık karşıladı ve sabahtan akşama dek takip etti, ve sonra, terkederken, Mostar yadigarının en önemli özelliği olarak içimde kaldı." *** Ivo Andric, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Travnikli yazar *** İngilizce aslından çevrilmiştir!
16. yüzyılda yaşamış olduğu yıkıcı deprem, takip eden yıllarda uğramış olduğu veba salgını ve 20. yüzyılda almış olduğu onca darbeye rağmen, Mostar hâlâ genç, eşsiz ve unutulmaz!
Lütfullah Çetin l Mostar ve Çevresi l 20/07/2011