Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam148
Toplam Ziyaret753118
Cücüğü Çullu Dağı

Fotograf - Kuddusi Şen. Yıllar önce çekmiş olduğu bu fotografla aşağıdaki tadımlığı süslemiş olan Kuddusi Şen'e çok teşekkür ederiz!
kosektas.net 

Biraz gerçek, biraz söylence; Köşektaş’ın güney yönündeki dağın adı “Cücüğü Çullu” dağıdır. Yüksekliği, her yerine traktör gibi araçlarla gidilebilindiğine bakılacak olursa, aşınmış bir tepedir. Güney yamaçlarında Büyükkışla, İğdelikışla, Kuyulukışla, batısında Aşağıbarak köyleri, doğusunda Sarılar kasabası bulunmaktadır.

Yaşlıların anlattıklarına göre; Köşektaş Köyü kurulmadan önce, dağın kuzey yamaçlarından Uçkuyu’ya değin uzanan yerler Baraklılarınmış. Baraklılar, mayıs ayı başlarında bugünkü Sivribağ çevresine, evlerinde neleri varsa; koyun, kuzu, keçi, oğlak, tavuk hatta civcivlerini de alarak  yaylaya  göçerlermiş.

Bazı yıllar, mayıs ayında yaman soğuklar olduğundan, ağaçların çiçek ve meyvelerini bile don vururmuş. O soğuklarda cücükler ölsün mü? Onların da sırtlarına çul dikerek korumaya çalışırlarmış.

Dağın adı, cücüklerin üstüne örtülen çuldan gelir, derler. Kimbilir belki de uzaktan öyle görünüyordu. 

Cücük: Civciv.

Celalettin ÖLGÜN

Okumak ve Yazmak
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹

Kitaplar, hayatınızı zenginleştirir, yaratıcılığınızı geliştirirler!

Kitaplar, iyi günlerde coşkunuzu artırır, zor günlerde size umut aşılarlar!

Kitaplar, karanlık günlerde adeta bir fener görevi görürler, yolunuzu aydınlatırlar!

Okumak ve yazmak, sadece başkalarıyla iletişim kurmanızın bir yolu değil, aynı zamanda kendinizi geliştirmenin de bir yoludur.

Okuyarak başkalarının deneyimlerinden ve bilgeliklerinden yararlanabilirsiniz.

Yazarak düşüncelerinizi ve duygularınızı ifade edebilir, kendi gelişiminizi sağlayabilirsiniz.

Okumak da, yazmak da hem öğrenim hem de sağlıklı iletişim açısından ihtiyaç duyacağınız becerilerdir. Her iki beceri de, zihninizi ve kişiliğinizi geliştirebilmeniz, zihinsel sağlığınızı iyileştirebilmeniz ve yeni fikirler edinebilmeniz için gereklidir!

Merak, ona bağlı olarak da bilgi arayışı, yalnızca yaşama dair bakış açınızı genişletmekle kalmaz, aynı zamanda, iyi zamanlarınızda coşku, zor zamanlarınızda yaşama tutunmanızı sağlar!

Hayatınız boyunca okuma açlığınızı gidereceğine inandığınız kitaplardan satın alın! Çünkü kitap satın almak; size umut verir, sizi mutlu eder, enerjinizi harekete geçirir, çocuklarınıza miras bırakabileceğiniz bir kütüphane oluşturmanızı sağlar.

Musa Kâzım Yalım l Temmuz 2010

Musa Kâzım Yalım: Köşektaşlıdır. Köşektaş Köyü İlkokulu’na 1963 yılında atanan Musa Kâzım Yalım, üç yıl görev yaptıktan sonra, 1966 yılında naklen ayrılmıştır.

Hasanoğlan Köy Enstitüsü mezunu Musa Kâzım Yalım, günümüzde öğretmenlik yapsaydı; salt dinleyen değil, soru soran, salt tüketen değil, üreten, müzik enstrümanı çalan, resim çizen, sorumluluk üstlenerek araştırma yapan, özgüveni gelişmiş, ben yaparım, ben başarırım diyebilen, kendilerini rahatça ifade edebilen öğrenciler yetiştirirdi, kuşkusuz!

Saygıyla anıyoruz!

Bilgi: Atanma ve nakil yılları Köşektaş Köyü öğretmenlerinden sayın Sinan Uçar'dan temin edilmiştir.

kosektas.net

  
188 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Güneş Kartalkaya'dan Doğar



Güneş Kartalkaya'dan Doğar
İbrahim ÇÖL

Her yerde bir kartalkayası vardır. Bizimki hepsinden sıcak ve yumuşaktır.

Güneşin Kartalkayadan doğduğu zamandı. Sabahları sırtlarında bütün kitapları. Küçücük dev sanılan adımları… Okula ilk gelmenin ilklik heyecanı, coşkusu… Güneşle ısınan ve ısıtan duygu… Ana yüzüne ilk gülüşteki ananın mutluluğu.

Derste nasıl bulduklarını hâlâ anlayamadığı hep birlikte öğrenme arzusu… Nerden ve nasıl oluştu. Ya da nasıl oluşturuldu.

Sabahın güneşi yalarken karşı bağın zerdalilerini, ısınır derslerimizdeki kabarmış bilgi açlığı…

Yeniden açmış doğa. Tüm cömertliği ile yeniden oluşur börtü böcek ve çiçekler. Toprağa karışmış, gerinir kirpi ve tosbağalar.  Kıdemli toplama kampı gözcüleri yercüğürceler. Oradan buraya kayarken kuyruğunu kaybeden diyetçi kelenkesteler.

Her teneffüs yonca bahçesi karıklarda karakucak güreşi. Zeytinyağı  ter. Zil çalar sivrinin üzerindeyken güneş.

Huysuz Arap ve İngiliz tayları gibiydiler. Tayfur, Yunus ve Serkan. Çantalarını ne ederlerdi bilmem. Okul hademesinin kolu daha sallanmadan zil çalardı içlerinde. İyi geçmiş hem öğretmeni hem de çocukları doyurmuş ders günü. Ünlü öğretmende bir şey demezdi bu aceleciliğe. Koşarken  dikilen yeleleriydi alnında Yunusun.

Uzun kış bitmiş, kar yumuşatmış kabaran topraktı tarlalar. Keliler merdiven basamağı, yün yataklardan. Eğrilen yol  bile kadifeden. Koyaklarda küçük ak birikintiler bozuyordu kahverenginin bütünlüğünü. Kendi gelen ekin ve taze tek tük çimenlerdi yeşil. Öksüz oğlan çiçeği çiğdem nevruz ve çalık bozu doğanın süsü…

Bizimkiler süvarilerinin zafere alışkın tayları gibi fırladılar. Altlarındaki toprağa her basışlarında bilmiyorlardı dünyanın en uygun kulvarında olduklarını.
İlk gören ilk koparan olmak ne mutluluktu çiğdemi nevruzu. Zafer sarhoşluğu  muydu ne… dikilmeden ikincisine kopuş… Güneş sivriye urgan boyu kalır, serinlik ve loşluk hatırlatır geri dönüşü.

Susaşır terler miydiler.

Nasıl uçarlardı gelişlerinde.

Kıyınardından köye süzülen kartal gibiydiler.

Gökkıyı, sualgın, acı, yalnızmezer, üçkuyu, kızltepe, eskibağlar, duranın çeşmesi, sivri, balitepesi, bitli…

Özgürlük bu olsa gerek.

Yoksa özlem mi…

İbrahim ÇÖL