Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam238
Toplam Ziyaret808395
Şair Nedim Uçar

Şair Nedim Uçar
5 Ocak 1945 - 26 Kasım 2018

Doğanın görkemliliğini yakalamış, anayurdunu karış karış dolaşmış, anadilinin doğurganlığının farkına varabilmiş, az şair vardır, işte onlardan biri Nedim Uçar’dır.

Şair Nedim Uçar'ın şiirleri, nadir görülen bir berraklıkta parlar; sade ve yalın, kısa ve açık dizeler, duygusal derinlik ve içgörü içerir. 

Şair Nedim Uçar’ın şiirleri okuyanları, karlı dağlara, sığ ormanlara, sarp yollara, alçak ovalara, coşkun ırmaklara, buz mavisi sabahlara, gül kurusu akşamlara, menekşe moru gecelere, göz kırpan yıldızlara, dik ve derin kanyonlara, sığ vadilere, engin denizlere, hırçın şelalelere, yüksek tepelere, davet eder.

Şair Nedim Uçar, günlük rutinleri derin düşüncelere dönüştürme konusunda son derece mahirdi. Bu maharetiyle bize, şiirin görkemliliğe ihtiyaç duymadığını; en karamsar günlerden, en mütevazı ortamlardan, en sessiz anlardan ve hayatın en bilindik kavşaklarından şiir doğabileceğini gösterdi.

Şair Nedim Uçar’ın şiirlerini okumak, doğanın gerçeği fısıldadığı, inzivanın bilgeliği tetiklediği bir dünyaya adım atmaktır. Nedim Uçar’ın her şiir kitabı şiirseverler için bir hazinedir. O kitaplardaki şiirler okuyanları, zengin imgeler ve kafiyeli sözler eşliğinde, doğal, ulusal ve evrensel değerlere ulaştırırlar!

Şair Nedim Uçar’ın Şiir Kitapları

  • Öksüz
  • Yağmurla Geliyorum
  • Gül Kurusu Akşamlar
  • Göz Kırpan Yıldızlar
  • Yıldızlar Düşer Avuçlarıma
  • Gün Işığında Zaman
  • Dünya Bir Dostluk Bahçesi
  • Titreyen Sular
  • Yıldızlar Ellerimde Ufalır
  • Yeşil Vadiler
  • Gönlümün Irmakları
  • Buz Mavisi Sabahlar
  • Dizelerle Nasrettin Hoca
  • Sılaya Özlem
  • Yolda Geçen Bir Ömür

Şair Nedim Uçar’ın kimi şiir kitabı kütüphanemizde mevcuttur, isteyenlere ücretsiz ulaştırılır.

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

Bir İnsan - Suavi CESUR

KEMAL USTA - BİR İNSAN

SUAVİ CESUR

Kemal Usta - Bizim yaş grubumuzdan olan ve köylerde yaşayan insanlar çok iyi bilirler, eskiden sünnet yapan ustalar, yılın belirli mevsimlerinde köy köy dolaşırlar, sünnet olacak çocukları, aşağı mahalleden yukarıya doğru sünnet ederlerdi. Şimdiki gibi görkemli salon düğünleri, yemekli ev düğünleri olmazdı.

Köy düğünleri eskisi gibi olmasa da, yapılan düğünlerde geçmiş yıllara dönük bir şeyler bulmak yine de mümkün. Düğün ve sünnet denince akla ilk gelen ustalardan bir tanesi de, Kemal Ustadır şüphesiz! Engin ruhuyla, sevecen tavrıyla, güler yüzü ile tanıdığı tanımadığı tüm insanlara, ya eğilerek selam verir, ya da elini göğsünün üzerine götürerek. Onun için küçük yaşlı fark etmez, bir gönül insanıdır Kemal Usta.

Bu hafta da tırmandık Bâlâ mahallesinin taşlı yokuşunu, vardık ustaların sokağına ve çaldık kapısını Kemal Ustanın, buyur etti içeriye ama havanın güzel olması nedeni ile dışarıda oturma konusunda anlaştık. Ben kendisine geliş amacımı anlatırken, kaşla göz arası bol köpüklü kahveler geldi, tabi ki doğal olarak sohbette koyulaştı. Dinleyelim mi Kemal Ustayı?

“1934 Yılında Adananın Kozan Kazasının, Hacımirza Köyünde doğdum. ikisi Kız beş kardeşten biriyim. Benim aklım ermiyor ama babam gil 1936'da Sivas'ın Şarkışla İlçesi Alakilise köyüne göç etmişler. Alakilise 120 haneli bir köy. Ben on dokuz yaşına kadar bu köyde kaldım, köyümüzün okulu olmadığı için okula gidemedim, o yüzden okuma yazma da bilmem.

Küçük yaşlarda babamın yanıda davul zurna çalmayı, darbuka çalmayı, sünnet yapmayı öğrendim. Hacıbektaş Veli'ye olan inancımız ve bağlılığımız nedeniyle, işlerin kötü gitmesini de bahane ederek, 1953 yılında köyümüzü terk ederek Hacıbektaş'a geldik. Burada sünnet yapan, düğün çalan bir iki grubun haricinde çok fazla kişi yoktu. Biz dört - beş aile gelmiştik. İşlerimiz iyi gitti, hele köylerden çevre edinince, daha da iyi oldu.

Bazı köylerde bensiz düğün yapmayı istemezler, sağ olsunlar takdir onların, hatta başka düğünlerle anlaşırım düşüncesi ile iki - üç ay önceden kapora vererek anlaşmaya gelenler olur. Bu çevrede hemen herkesin ekmeğini yedim, hiç kimseyi de incitmedim. Düğün çalarken yedi yaşındaki çocuğun nazına oynarım. Bazı köylere düğün çalmaya gitmek istemem, çünkü insanları cahildir, yobazdır, laf anlamazdır. Yirmi dört saat hiç durmadan çalgı çalsan yaranamazsın, seni adam yerine koymazlar, hor bakarlar, dinlenmeye ihtiyacın olduğunu düşünmezler. Ne kadar acı, bu bizim sanatımız, ekmeğimiz, aşımız, her şeyimiz.

Biz bilindiği gibi sezonluk çalışan insanlarız. Yani yazın çalışır, kışın yeriz. Ev geçindirmek çok zora vardı ama idare etmeye çalışıyoruz. Çocuklarımın hepsi de yuvasını kurdu. Oğlumun birisi Banka emeklisi, birisi öğretmen emeklisi, birisi benim gibi müzisyenlik yapıyor, bir diğeri de Kültür Bakanlığı'na bağlı Hacıbektaş Semah Ekibi'nde görev yapıyor. Hepsi de sağ olsun, yetiştiremediğim zaman yardım ediyorlar.

Bu şartlarda kiracı bari değilim. 1968 senesinde ev yerlerimizi eski Bala mahallesi muhtarı rahmetli Sadığın Muharremden 750 liraya satın almıştım. 1970 yılında bir gecekondu yaparak içine girdik.

Başımdan geçen ilginç bir olayı anlatayım; Kırşehir'in Killik mahallesinde düğün çalıyoruz. Sarhoş, kendini bilmez birisi, belinden iki silah çıkardı anlıma dayadı. Ben giderken taksinin önüne oturacaksın zurna çalacaksın diye. Hiç olacak gibi değil, her iki türlü de can korkusu yaşıyorsun. Nasıl kurtulacağım diye düşünürken polis ekibi geldi, baktılar adamlar sarhoş, laf anlamıyorlar. "Bu saatte çalgı mı çalınır?" diyerek biz çalgıcıları karakola götürdüler. Sabaha kadar orada kaldık ve bir beladan kurtulmuş olduk. Daha sonra da buna benzer bir çok tehlikeler yaşadık. Ama ne yaparsın. Biz ekmek paramızı böyle kazanmak durumundayız, umarım insanlar tez zamanda bu silah kullanma alışkanlığından kurtulur!” diyerek sözlerini bağlıyor Kemal Süle Usta..

Bu güzel dileklere katılmamak mümkün değil Kemal Usta. Sağlık, mutluluk ve esenlik dolu uzun bir yaşam diliyorum.

Suavi Cesur, 22 Nisan 2006, Cumartesi/Bir İnsan.



Yorumlar - Yorum Yaz
Şiir Tanıtım Köşesi


Resim sanatçısı Özgür Yalım tarafından çizilmiş olan "Yaşamın Katli" isimli bu başyapıt resim severleri, insan doğasının karanlık yönleri üzerinde düşünmeye teşvik eder!
kosektas.net

Ateş ve Buz
Robert Frost

"Kimi der, dünya ateşle son bulacak
Kimi - buzdağına dönecek.
Arzuyu tattığım kadar,
Aklım ateşten yana olanlara kanar.
Ama iki kez son bulacaksa eğer,
Nefret hakkında yeterince bilgim var
Donarak batmak daha görkemli olacak,
Nefret ancak böyle son bulacak."

"Ateş ve Buz", XX. yüzyılın en ünlü Amerikan şairlerinden biri olan "Robert Frost"un bir şiiridir. 1920'de yayınlanan bu kısa ama etkileyici şiir arzu, nefret ve onlarla birlikte insanların yok oluş temalarını işliyor. "Robert Frost", son derece canlı ve özlü bir dil kullanarak dünyanın sonuna dair düşündürücü bir bakış açısı sunuyor.

Şiirin aslı dokuz dizeden oluşuyor, yani az kelimeyle çok şey söylüyor. İlk iki satırda "Robert Frost", "arzu" ve "nefret" kavramlarını dünyanın sonunun potansiyel nedenleri olarak düşünüyor. Ateşi, insanlığı yutabilecek tutkulu ve tüketen bir  istenç olan arzuyu temsil eden bir güç olarak sunuyor. Tersine, buzun insanlığı dondurup kontrol edebilecek soğuk ve yıkıcı bir duygu olan nefreti simgelediğini tasvir ediyor.

"Robert Frost", bu iki yıkıcı gücün potansiyel sonuçlarını tartışıyor. Ateşin yıkıcı gücünün hızlı ve hararetli bir yok oluşa yol açabileceğini, burada arzu yoğunluğunun teşvik görevi gördüğünü öne sürüyor. Öte yandan buzun kademeli ve amansız tahribatı, nefretin derin ve her şeyi tüketen doğasını temsil ediyor.

Son satırda "Robert Frost", gözlemlerini yansıtıyor ve hem ateşin hem de buzun dünyayı yok etme kapasitesine sahip olmasına rağmen, ateşle ilişkilendirilen arzunun daha tehlikeli olabileceğine ve muhtemelen yıkımın nedeni olabileceğine inandığını ifade ediyor.

Genel olarak, "Ateş ve Buz" insanlığın kendi kendini yok etme potansiyeline dair karanlık ve karamsar bir bakış açısı sergiliyor ve okuyucuları arzunun ve nefretin doğası ve bunların sonuçları hakkında düşünmeye bırakıyor.

"Ateş ve Buz" kısa ve açık bir dil kullanarak derin insani duyguları derinlemesine inceleyen, çok beğenilen bir şiir. "Robert Frost"un "arzu" ve "nefreti" temsil etmek için temel imgeleri ("ateş" ve "buz") kullanması şiire bir evrensellik duygusu getirerek okuyucuların kendi deneyimleriyle kişisel bağlantılar kurmasına olanak tanıyor.

Şiirin kısalığı da etkisini artırıyor. "Robert Frost", sadece dokuz satırda insanlığın potansiyel yıkımını özetliyor ve okuyucular üzerinde kalıcı bir izlenim bırakıyor. Şiirin özlü yapısı duygusal yoğunluğunu arttırıyor, çünkü her kelime anlam taşıyor ve genel temaya ve mesaja katkıda bulunuyor.

Üstelik ateş ve buzun yıkıcı güçleri arasındaki karşıtlık, okuyucuları arzu ve nefretle kendi deneyimleri üzerinde düşünmeye sevk ediyor. "Robert Frost"un bu duyguları keşfetmesi, kontrolsüz tutku ve kalıcı düşmanlığın tehlikelerine karşı bir uyarı görevi görüyor.

Dahası, "Robert Frost"un "Ama iki kez yok olacaksa eğer l Nefret hakkında yeterince bilgim var l Donarak batmak daha görkemli olacak l Nefret ancak böyle son bulacak" şeklindeki son cümlesinin muğlak doğası, daha derin bir yoruma davet ediyor. Bu, "Robert Frost"un hem arzunun hem de nefretin dünyayı yok etme potansiyeline sahip olduğunu düşündüğünü, ancak nefretin yıkıcı gücünü kabul edecek kadar iyi anladığını gösteriyor.

“Ateş ve Buz", az sözle çok şey anlatması, arzu ile nefretin derinlemesine araştırılması, okuyucuları insan doğasının karanlık yönleri üzerinde düşünmeye teşvik etmesi bakımından, güçlü ve düşündürücü bir şiir.

Kaynak: Literature English

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası