Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam226
Toplam Ziyaret797690
Sentetik İnsan


Ray Kurzweil
Biyolojik Olmayan İnsan

Ray Kurzweil, birkaç on yıl içinde bugünkünden bir milyar kat daha zeki olacağımızı düşünüyor. 

Türümüz genetik mirasının zincirlerini kırıp akıl almaz zekâ, maddi ilerleme ve uzun ömür seviyelerine ulaşırken, insan olmanın doğası hem zenginleşiyor hem de sorgulanıyor. Bu "paradigma değişiminin" hızı her on yılda bir iki katına çıkıyor, bu nedenle 21. yüzyıl, günümüz hızıyla yirmi bin yıllık bir ilerlemeye tanık olacak. Hesaplama, iletişim, biyolojik teknolojiler (örneğin DNA dizilimi), beyin taraması, insan beynine dair bilgiler ve genel olarak insan bilgisi, her yıl performans, kapasite ve bant genişliği bakımından genellikle iki katına çıkarak daha da hızlı bir ivme kazanıyor. Üç boyutlu moleküler hesaplama, 2030 yılından çok önce insan seviyesinde yapay zeka için gerekli donanımı sağlayacak. Daha önemli yazılım içgörüleri ise kısmen, çoktan başlamış bir süreç olan insan beyninin tersine mühendisliğinden elde edilecek. Bu değişimlerin toplumsal ve felsefi sonuçları derin olacak ve yarattıkları tehditler önemli olacak; ancak eninde sonunda makinelerimizle birleşeceğiz, sonsuza kadar yaşayacağız ve bir milyar kat daha zeki olacağız. Tüm bunlar önümüzdeki üç ila dört on yıl içinde gerçekleşecek.

Ray Kurzweil l Biyolojik Olmayan İnsan Sandığınızdan Daha Yakın

Bu sütünlara aktarılan bilgiler kısmen Encyclopædia Britannica kaynaklıdır!

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

Tüfek İcad Oldu - Hüseyin Seyfi

 

Şehirden dışarı çıkıyorum. Çıktığım yer bayır. Hemen aklıma, Muş türküsü geliyor, “burası Muş’tur yolu yokuştur, giden gelmiyor acep ne iştir”

Yürüyorum, eski bir yol üstündeyim. “Ah, diyorum kendi kendime, bu yol, bu sokaklar, bu kerpiç evler ne güzel düzenlenir turizme kazandırılırdı.” Her yer, çer çöp. Çevre temizliği ve bilinci ülkemiz insanının sorunu.

Vadinin kucağına, dağların doruğuna kurulmuş üç beş villamsı evler. Onlar da paranın keyfini çıkartmaya çalışan ülkemden insan manzaraları.

Kalenin, vadinin, karşı tepelerin bir iki resmini çektikten sonra çıktığım aynı sokaktan iniyorum.

Sobacıların önünden geçerken silindir şeklinde koca koca variller dikkatimi çekiyor. Hemen satıcıya onların ne olduğunu soruyorum. “Bunların içine un konur evlerde. Senin anlayacağın eskiden kullanılan un çuvallarının yerine geçiyor, fare giremiyor bunların içine” diyor. Ben de “desene tüfek icat oldu mertlik bozuldu, varil çuvallar icat oldu, fareler aç kaldı” diyerek varillerin resmini alıyorum.

Arkama baktığımda, hayretle, ayakta kalabilmiş eski bir yapı görüyorum. İki gündür görebildiğim tek eski tarihi yapı. Yukarıdan beri yürüyüp gelen bir beyefendiye, “merhaba” diyorum. Elimizi karşılıklı uzatıp tanışıyoruz. Eski yapıya baktığımı görünce,

“Burası eski bir han, Yıldız Han derler buna. Muş Belediye Başkanı sınıf arkadaşım, samimi görüşürüz. Kaç kez dedim kendine, şu hanı tamir ettirelim onaralım diye. Para yok dedi. Para yoksa bul bir zengin onart, bari bunu kurtaralım…Yahu kardeşim, neleri yok ettik bu memlekette. Bir zamanlar Aslan Kaplan Han’ı vardı. Han adını, önünde bulunan aslan kaplan heykellerinden almış.Yıktılar onu. Hanın yerini de önündeki camiye bahçe yaptılar. Güzelim aslan ve kaplan heykelleri yok oldu. Nereye kaldırdılar, nereye koydular bilen yok. Çengelli Kilisesi, Güllü Hamam hep tarihi değerleri olan yerlerdi. Onları da yıkarak taşlarıyla okul yaptılar. Bu memlekette hiç taş yoktu sanki.”

Bu sözlerin sahibi Fikret Vural’a bir bardak çay içmek için vaktinin olup olmadığını soruyorum. Fikret Abi, davetimi kabul ediyor ve çayhaneye yürüyoruz.

“Biraz önce mezun olduğum okulu ziyaret ettim. Şimdiki adı, Atatürk İlköğretim Okulu. Severim Atatürk’ü. Bizler, onun sevgisi ve onun yolundan büyüyerek bu günlere geldik. Atatürk, bu güzel ülke, bu güzel vatan için ne yapmadı ki? Ama bizler onun değerini bilemedik yolundan saptık. O kadar anlatacak şey var ki bu ülke için.”

Böyle bir adamı bulmuşken sohbete devam edilmez mi?

“Ben Ankara’dayım genellikle orada yaşıyorum.”

“Kaç yıllarında ayrıldınız Muş’tan.”

“Uzun uzun ayrıldım sayılmaz, bir ayağım Muş’ta. !958 yılında Ankara Ticari İlimler Akademi’sini bitirdim. Aynı yıl, sınavla Özel İdare, Yenişehir şubesine girdim. Hiç unutmam, göreve başladığım an, şef kolumdan tuttu, mesai arkadaşlarımla tanıştırırken, ‘size bir Kürt getirdim’ dedi. O an, neye uğradığımı şaşırdım ve Kürt olduğumu anladım. Oysa biz Muşlular kendimizi Kürt görmez , Kürtlüğü aşağılık ve hakaret olarak düşünürdük. O zamanlarda bize göre, köyden gelenler Kürt’tü. Biz onlara Kürt derdik. Ankara’da ben birden bire Kürt olup çıkmıştım. Ne bileyim, davranışlarımız da kendimiz de saftık. Evrak getirip götüren bayan memura elimiz dokunsa, ödümüz yarılır, yıldırım çarpmışa dönerdik, bir şey görmemiş, yaşamamıştık.”

“Sana bir anımı daha anlatayım hocam istersen, bir gün Ankara Belediye Otobüsünde bir arkadaşımla gidiyoruz. Arka sıralarda bir yerde oturmuşuz. Arkadaş bana Kürtçe kız arkadaşını anlatıyor. Güzelliğinden, aşkından, heyecanından bahsediyor. O sırada ön sıralardan biri, ‘ne konuşuyorsunuz be, Türkçe konuşsanıza ‘ diye bağırınca neye uğradığımızı şaşırıyoruz.”

“Peki, Fikret Abi son durumlar için ne düşünüyorsun?”

“Şu anda, Türkiyemizde etki tepki denilen şey işliyor. Bölünme meselesi çok tartışılır oldu. Bölünmeyi taban istemiyor. Öyle güçlü bir örgütlenme ve mekanizma yok. Halkın temiz duygularını bir yanda bölücüler, diğer yanda dinciler kullanıyor. Adam Kürtçe türkü söylemekten, Kürtçe türkü dinlemekten zevk alıyorsa, bırak dinlesin, bırak söylesin kardeşim. Bu halk, Zeki Müren, Sezen Aksu, Müzeyyen Senar, Bülent Ersoy müziğinden bir şey anlamıyor.”

“Bu sözlerinize Sezen Aksu ve diğerleri alınır sonra”

“Hayır hocam, ben onlara hakaret etmiyorum, kişiliklerine sözüm yok. Halkın vaziyetini anlatıyorum. Halk anlamaz onlardan hocam. Belki sen seversin o ayrı. Ben de sevebilirim. Ama halk kendi türküsünü söylemek istiyor.Bu ülkeyi kaşıyanlar var, karıştırmak isteyenler var. Bunların maşaları da her iki yandan uçlar. Ülke gittikçe gerilmeye zorlanıyor.”

Sohbete doyum olmuyor. Fikret Vural, eski emsalleriyle buluşmaya söz vermiş.Ayrılmak üzere ayağa kalkıyoruz.

“Arkadaşlarınızla eski çocukluk günlerinizi anarsınız” diyorum.

Hayır, öyle bildiğin gibi değil. Hepsi de Hicaza gitmişler, Hacı olmuşlar. Benim Hacı olamadığım için cehenneme gideceğime inanarak üzülüyorlar; vah vah, vıy vıy derler. Ben de onlara söyler ve gülüşür, şakalaşırız.”

Bir daha buluşmak umuduyla ayrılıyoruz. Telefonunu alıyorum yazacağım yazıda danışmak için.

“Sana güveniyorum hocam” diyor.

Hüseyin Seyfi


Yorumlar - Yorum Yaz
Bilinçsiz Geleceğimiz


Yuval Noah Harari
Bilinçsiz Geleceğimiz
Our-Nonconscious-Future

Önümüzdeki bir iki yüzyıl içinde, biz insanlar kendimizi tanrılara dönüştürüp yaşamın evriminin en temel prensiplerini değiştireceğiz. Geleneksel mitolojiler Tanrıları, yaşamı kendi isteklerine göre tasarlayıp yaratabilen güçlü varlıklar olarak tasvir ediyordu. Biz insanlar ise, önümüzdeki en geç iki yüzyıl içinde muhtemelen çeşitli yaşam formlarını kendi isteklerimize göre nasıl tasarlayıp üreteceğimizi öğreneceğiz. Yeni tür organik varlıklar yaratmak için biyomühendisliği kullanacağız; doğrudan beyin-bilgisayar arayüzlerini kullanarak cyborglar (Cybernetic Organism: organik ve inorganik parçaları birleştiren varlıklar) yaratacağız; ve makine öğrenimi ve yapay zekâ alanındaki gelişmeler, tamamen inorganik varlıkların yaratılmasını bile harekete geçirmemize olanak tanıyabilecek. Geleceğin ekonomisinin ana ürünleri yiyecek, tekstil ve araçlar değil, bedenler, beyinler ve zihinler olacak.

Biyolojideki en büyük devrimin eşiğindeyiz. Homo Sapiens (insanın biyolojik adı)'in sonuna hazır olun.

Biyolojik neokorteksimizi (neokorteks: Memeli beyninin bir parçası) buluttaki sentetik bir neokortekse bağlayacağız. Bu, kılcal damarlar yoluyla beyne giren ve neokorteks modüllerimizle bulut arasında, tıpkı bugün akıllı telefonunuzun bulutla kablosuz iletişim kurması gibi kablosuz iletişim sağlayan tıbbi nano-robotlar (nano robot: tıbbi teşhis ve tedavi için üretilmiş robotlar) kullanılarak gerçekleştirilecek. Tıpkı bugün akıllı telefonunuzun buluttaki birçok bilgisayara bağlanarak yeteneklerini artırdığı gibi, biz de neokorteksimiz için aynı şeyi yapacağız.

Bu, 2030'lar ve 2040'lar senaryosu. O zaman düşüncemiz, buluttaki biyolojik ve biyolojik olmayan düşüncenin bir karışımı haline gelecek. Sonuç olarak, daha akıllı, daha müzikal, daha komik olacağız. Ancak buluta doğru ilerledikçe ve bulut daha güçlü hale geldikçe düşüncemiz giderek daha fazla biyolojik olmayan hale gelecek.

Yuval Noah Harari l Yuval Noah Harari l Bilinçsiz Geleceğimiz

Bu sütünlara aktarılan bilgiler kısmen Encyclopædia Britannica kaynaklıdır!

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası