Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam74
Toplam Ziyaret711013
Muhtarlık Destek Grubu
Gruba Katılım Talebi

Gruba katılmak için aşağıdaki bu sembole  tıklayabilir veya aşağıdaki QR kodunu telefonunuzun kamerasına okutabilirsiniz.

Resime TıklayınızKameranıza Okutunuz

Richtlinien für die Nutzung des WhatsApp Logos und ...

Köyümüzün görsel olarak daha da güzelleştirilmesi, köyümüzdeki mevcut mekanların bulundukları durumdan kurtarılarak çağdaş bir görünüme kavuşturulması, mevcut sorunların çözülmesi ve daha birçok konuda, duyarlı köylülerimiz tarafından fikir tartışmaları yürütülmekte.

Muhtarlığın sahip olduğu cüzi bütçeyle bunların üstesinden tek başına gelmesi mümkün olmayacağından, 31 Mart’ta yapılan yerel seçimin hemen ardından, yeni seçilen köyümüz muhtarı ile ekibine somut destek sağlamak amacıyla, bir WhatsApp Grubu oluşturduk. 
Muhtarın ve ekibinin bilgisi dahilinde oluşturduğumuz ve “Muhtarlık Destek Grubu” adını verdiğimiz bu grubun tek bir amacı var, o da, köyümüze ait demirbaş ve değerlerin korunmasına ve yapılacak tüm faaliyetlere düzenli bir şekilde destek sağlamak! Muhtarlık Destek Grubu, tamamen gönüllü katılım esasına dayalı bir gruptur, ticari hiçbir amacı yoktur!

Başlangıçta samimiyetlerine inandığımız, gönüllü köylülerimizle oluşturduğumuz bu gruba, sunacağı öneri ve somut katkılarla, köyümüzdeki değişim sonrası oluşmuş olan coşku ve hevesi güçlendirmek isteyen, Köşektaş sevdalısı herkes katılabilir.

Gruba üyelik, etkin katılım ve somut katkı gerektirir: Gruba katılacak herkes, gerek imece usulü yapılacak çalışmalara bizzat katılarak, gerek maddi destek sağlayarak, bu sorumluluğu yerine getirebilir!

İşte gerçekleştirilmelerini isteğimiz faaliyetlerden bazıları:
 
♦ Köyümüz ve çevresini çöp illetinden kurtaracak, mutfak atığı dışındaki atıkların belirlenmiş bir yerde ayrıştırılarak toplanmalarını sağlamak amacıyla caydırıcı ve teşvik edici metodların geliştirilmesi, köyümüz insanının çevreye karşı olan duyarlılığını artıracak bilgilendirici ve ödüllendirici çalışmaların yapılması.

♦ Çağdaş donanımlı; oturma ve hoş vakit geçirme mekanlarının oluşturulması. 

♦ Toplantı, eğlence ve bilgilendirme anlarının; festivaller ve çalıştayların düzenlenmesi.

♦ Köyümüzde ihtiyaç duyulan yolların kilitli taş ya da asfaltla kaplanmalarının sağlanması. 

♦ Köyümüzü daha da güzelleştirecek projelerin üretilmesi; temizlik, bakım, onarım, ağaç budama gibi ihtiyaç duyulan çalışmaların rutin hale sokulması.

♦ Köyümüzün kültürünü, yetiştirdiği değerlerini; resim ve müzik sanatçılarını, şairlerini, yazarlarını, ürettikleri eserleri tanıtacak bir mekanın oluşturulması.

♦ Internet erişimini yaygınlaştırarak dijital dönüşümün sağlanması.

♦ Doğal enerji tedariğinin gerçekleştirilerek köyümüze sürdürülebilir kazanımların sağlanması.

♦ Köy yönetimindeki yenileşim ve şeffaflığın sağlanması ve böylece muhtarlığın bir rant kapısı olarak görülmesinin önüne geçilmesi.

İl Özel İdaresi’nden ve köylülerimizden sağlanacak destekle, bu faaliyetleri gerçekleştirmek işten bile değil!

Köşektaş Köyü Muhtarlık Destek Grubu

Güllü'nün İlmi - Hüseyin Seyfi

Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

Musa Kâm Yalım
Yalnız benim ol, el yüzüne bakma sakın sen,
Kıskan beni, göğsünde uyut, yan ateşimden.
Beste: Selâhattin Pınar, Güfte: Mustafa Nâfiz Irmak, Makam: Rast, Usûl: Curcuna 

 

GÜLLÜ'NÜN İLMİ

Hemen hemen her konuda sürekli yazılar yazan ve yazdığı bu yazıları Milliyet Blog'daki sayfasında okuyucularıyla paylaşan Hüseyin Seyfi öğretmenimiz, gerek içerikli ve kaliteli yazılarıyla, gerekse seçkin ve ses getiren şiirleriyle köyümüz bilgisunum sayfasına zenginlik ve güncellik kazandırmıştır! Başta İngilizce aslından Türkçe'ye aktararak yazdığı araştırma yazıları olmak üzere eğitim, psikoloji ve kültürel konuları içeren yazıları; az sözle çok şey anlatan, hiçbir şey söylemiyormuş gibi görünüp gerçekleri göze sokan şiirleri, sadece köyümüz insanları tarafından değil, çevre köy ve kasaba insanları tarafından da büyük bir ilgi ve beğeni ile okunmuştur. Hüseyin Seyfi öğretmenimize köyümüz bilgisunum sayfasına yaptığı katkılarından dolayı minnettarız! Ona yüreğimizin diliyle dilimizin yüreğinden teşekkürler sunarız! kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası 

ÇOK YÖNLÜ ÖĞRETMENLER SEYREK

 

31 Mart 2013, Pazar

“Kadınlar arasında bir akraba toplantısı idi. Amaç, aramızda sohbet ve akrabalık duygularını pekiştirmek, çoluk çocuğun birbirini tanımasını sağlamaktı.

Toplantıda içimizde kapalı olanlar olduğu gibi modern veya açık giyimliler de vardı. Yenildi içildi. Ayda bir kez toplanmaya karar verildi. Sıra ayrılma zamanına gelince, Güllü ayağa kalkarak,

"Arkadaşlar" dedi, "gelecek sefere, herkes kağıtlar, kalem ve dosya ile gelecek"

"Neden" dedim merakla,

"Bu toplantıyı dinimiz hakkında bir şeyler öğrenmek için değerlendireceğiz. Gelecek toplantıya size, ilim nedir, konusunu veriyorum, herkes bu konuda hazırlıklı gelsin"

Şaşırıp kalmıştım Güllü'nün davranışına. Biraz da sinirlendim. Ben bir öğretmendim. Nice profesörlerden ilim irfan dersleri almıştım. Oysa Güllü beş yıllık ilkokul mezunu idi. Güllü'den ilim dersi alacaktım. İçimden, "Allahım sabır ver" dedim.

"Güllü senin amacın ne? Biz buraya ders almaya gelmiyoruz. Sonra sen bana nasıl ilim dersi vereceksin. Ben bir öğretmenim. Benim gibi burada bulunanların hemen hemen hepsi senden tahsil olarak çok ilerdeler. "

"Olsun, tahsil ayrı, ilim ayrı"

"İlim dediğin şey nedir " dedim

"Allah'ı, Peygamberi bilmek, dinimizi öğrenmektir" dedi

"Biz Allah'ı peygamberi, dinimizi senin kadar bilmiyor muyuz? En iyisi sen, bu görevi aldıklarına iade et. Boyundan büyük işlere de karışma. Git nerde ilim dersi vereceksen ver…"

Daha fazla dayanamadım, oradan kalktım ve çıktım.

Mahallede tüm apartmanlarda aynı şey söz konusuydu. Sonra düşündüm; Güllü’ye ne diyecen? Başını örten, koltuğuna kitabı geçiren ilim dersi vermeye kalkıyor bu memlekette. Herkesin bir hesabı var. Çoluğuna çocuğuna iş, aş, yurt…

Birkaç yıl önce müdürüm beni çağırmıştı odasına, samimi ve içten bir tavırla,

“İyisin hoşsun, görevini tam yapmana diyecek yok. Lakin bazı konularda eksiğin var.”

Heyecanlanacak bir durum yoktu ya, heyecanlanmıştım. Eksiğim heydi acaba, sordum;

“Dini bilgiler hususunda” dedi.

Müdür, çekmecesinden, üstü resimli, eskiden sakallı esmer adamların kapıya kadar getirip satmak istedikleri, herkesin bilebileceği bazı dini bilgileri içeren kitapla broşür arası benzer bir şeydi. Aldım içine bir göz attım, iki üç dakika sonra masasının üstüne bıraktım ve,

“Sor, ne sorarsan sor bu kitaptan” dedim.

Müdür mahcup bir tavırla,

“Özür dilerim , yanılmışım “ dedi.

Müdürün samimiyetinden kuşku duymadığım için işi büyütmedim.

“Duydun mu” dedi

“Neyi” dedim.

“Bizim hanım uçtu.”

“Tövbe de” dedim.

Öte yandan da merakımı yenemeyerek,

“Ne oldu?” diye sormadan edemedim.

"Hanımın uçması, Allah göstermesin başka anlamlara da gelir. "

“Kuran belledi, komşu bir kadından”

“Ee, ne var bunda, varsın bellesin”

“İşe güce ve bana bakmıyor Kuran okuyacağım diye. Artık hanımın İşi, gücü din oldu, başka bir şeyle ilgilendiği yok.” “İnanmam. Kuran, kocaya kayıtsız şartsız itaatı ve bakmayı öğütler."

“Bizimki artık eşitlikten meşitlikten bahsediyor. Televizyonda hep dini kanalları seyrediyor. Bana kanallarda haber, tartışma programları izletmiyor.”

”O kanallarda kadın erkek eşitliğinden pek bahsedilmez.”

“Vallahi ne olursa olsun, hanımla çatışma içindeyiz. Durum zor."

Telefonun öbür ucundaki,

“Selam-ün aleyküm, hayırlı bayramlar, bayramınız mübarek olsun inşallah” deyince şaşırdım. Arkadaş, pek bu ağızla konuşmazdı.

“Alo, iyi bayramlar, bayramınızı kutlu olsun” derdi en azından. Ama arkadaşın, “Şu mübarek günde bile vazifemizi icra etmekteyiz” deyince, “Maşallah” arkadaşın dinlendiğini ve bunu bildiğini anladım. Her dinlediğimiz ve her gördüğümüzle kitap yazacak halimiz yok ya, memleketimden bir iki minik fotoğraf karesi hepsi bu.

Hüseyin Seyfi

 


Yorumlar - Yorum Yaz
Köy Enstitüleri


Köylünün yaşantısının, görünmez güçlere, efsanelere, mucizelere, mezheplere, tarikatlara, cemaatlara, kadere, uğura, muskaya ve hurafelere dayalı, akıl ve bilimsellikten uzak, körinançlar bütünü halindeki safsatalardan
arındırılmasını Köy Enstitüleri kuruluşları sağlayacaktı.



Köy Enstitüleri hareketi; Atatürk’ün ortaya koyduğu akıl ve bilimin öncülüğündeki, bilimsel dünya görüşü doğrultusunda, bilimsel ve sanatsal değerlere dayalı, Hasan Ali Yücel’in bakanlığı döneminde, İsmail Hakkı Tonguç’un yaratısı, özel bir pedagojik öğretim metodu içeren, Türk köylüsü ve toplumuna özgü, Rönesans ve aydınlanma hareketiydi.

Türk köylüsü, asırlarca ihmal edilmiş ve ona en ufak hizmet bile sunulmamıştır. Aslında Türk köylüsü zeki ve yaratıcı bir özelliğe sahiptir. Ancak, ne yazık ki, Türk köylüsünün bu özelliği, Osmanlı döneminde, değerlendirilememiştir.
Osmanlı İmparatorluğu, Türk köylüsünün alın teri ve emeği ile elde edilen ekonomik güç sayesinde, 620 yıl varlığını sürdürebilmiştir. Türk köylüsü aç kalmış, yoksul kalmış, ancak varlığını Osmanlı İmparatoprluğuna adamaktan geri kalmamıştır.

Osmanlılar, Türk köylüsüne hizmet götürecekleri yerde, Arap – İslam ideolojisinin, kültür ve uygarlığının etki alanını daha da genişletmeye çalışmıştır.
Köylülerimiz, hiyerarşik yaratılış ilahi düzenine ve kadere bağımlı olarak yaşamaya alıştırılmıştır. Bu yüzden köylülerimiz, altı yüz yılı aşkın bir zamandan beri, hiçbir şeyin, hiçbir güzelliğin farkına varamadan, kader ve öbür dünya mutluluğuna bağlı olarak yaşamışlardır. Hatta umut nedir, onu bile yaşayamayanlar, bu dünyanın boşluğunda bir hayal gibi yok olup gitmişlerdir. Köylülerimiz, asırlardır; sabır, şükür ve umutla yaşamaya alıştırılmış olup, aldatmaca bir mutluluk uygulamasıyla avutulagelmişlerdir.

Asırlardır köylülerimiz, vergi almaya, düşmana karşı savaş alanında kaynak olarak kullanılmaya yönelik canlı bir araçtı. Mutlu olmak şöyle dursun, insanca yaşamaktan uzak, köle gibi kullanılmak ve öyle yaşamak, köylülerimizin ve halkımızın değişmeyan kaderiydi. Dinsel yorumcu ve kadercilere göre, sanki Allah, onlara, ölünceye dek, hep köle gibi bir yaşam biçimi çizmişti.  Zavallı köylülerimize ve halkımıza bu anlayış ve yanlışlar Allah buyruğu olarak gösteriliyordu. Bu buyruk köylülerimize özel olarak Allah tarafından gönderilmiş bir “ilm-i ilahi” olarak kabul ettirilmiş ve köylüler, ölüm ötesi –öbür dünya- ahiret yaşamının mutluluğu ile aldatılagelmişlerdir.
Köy Enstitülerinin öncelikli amacı, köy insanını hiçbir kuvvet, yalnız kendi hesabına insafsızca istismar etmesin, köylülere köle ve uşak muamelesi yapamasın diye, köylüye kendi öz haklarına sahip çıkabilecek, demokratik haklarını elde edebilecek bilincin kazandırılmasını sağlamaktı.
Tarım alanında dünya standartlarını yakalayacak yaratıcı, üretici ve girişimci etkinlikleri yapacak köy insanının yaratılması sağlanacaktı. Bu nedenle, kendi öz haklarına sahip çıkmasına yönelik feodal sömürüye, yani toprak ağalığına karşı bilinçlendirilmesi zorunlu hale gelmişti. Bu bilinç ancak Köy Enstitüleri hareketiyle sağlanabilirdi. Bu nedenle eğitimin, Atatürkçü, akıl ve bilim doğrultusundaki bilimsel dünya görüşünün güdümüne alınması sağlanacaktı.
Köylünün yaşantısının, görünmez güçlere, efsanelere, mucizelere, mezheplere, tarikatlara, cemaatlara, kadere, uğura, muskaya ve hurafelere dayalı akıl ve bilimsellikten uzak körinançlar bütünü halindeki safsatalardan arındırılmasını Köy Enstitüleri kuruluşları sağlayacaktı.

Köy Enstitüleri yüksek bölümüyle, yirmi bin öğretmeniyle, yetiştirdiği yazar, şair ve sanatçıları ile Türkiye’nin geleceği çok parlak gözüküyordu. Bu etkinlikle, tüm Türkiye’nin eğitimi – öğretimi Köy Enstitüleri eğitim metoduna dönüştürülecekti.
Köy Enstitüleri’nin amaçlarından en önemlilerinden biri de, Türk köylüsünü ve halkını; Arap halkının inanç ve geleneklerine bağlı, Ortaçağ Arap İslam Uygarlığı’nın oluşturduğu, Kuran düzenlemesi ile, Eş’ari’nin akıl ve bilim düşmanlığı denilen körinanca yönelik, sözde, Allah tarafından (ilm-i ilahi) gönderildiği söylenen Arap ulusçuluğunun yaratmış olduğu kültür ve uygarlığına bağlı olarak yaşamaktan kurtarmaktı. Böylece, Köy Enstitüleri eğitim kuruluşları ile, kendi öz ulusal kültürümüzü oluşturarak, akıl ve bilimin öncülüğünde, kendi uygarlığımızı yaratmaya yönelik amacın yaşama geçirilmesi sağlanacaktı.

Batı tarihinde Fransa’da uygulandığı gibi, ne acıdır ki, Türk köylüsü ve halkına da uygulanmış olarak değerlendirilen Obskürantizm ve Obstrüksiyon olayı, yani köylünün ve halkın toplumsal gelişmesini engelleme yolu ile devleti daha rahat yönetme düşüncesi, Osmanlı döneminde de yaşanmıştır.
Köy Enstitüleri hareketi ile, köylünün ve halkın üzerinde yaşatılan Obskürantizm ve Obstrüksiyon uygulamasına son veriliyordu.

1950 DP (Demokratik Parti) döneminde de, aynı anlayış uygulanmaya konmuştur. Çünkü Köy Enstitüleri‘ni kapatmak, Obskürantizm ve Obstrüksiyon olayının ta kendisidir. Bu uygulama ile köylünün bilinçlenmesi önlenmek isteniyordu.

Köy Enstitüleri’nin etkinliği ile uyanan köylüler, kendi öz haklarına sahip çıkmaya, toprak ağaları ve köylüyü sömürmeye alışmış egemen sınıf ve devlet yöneticilerinin rahatı ve mutluluğu bozulmaya başlayınca, mutlu ve egemen kesim, Köy Enstitüleri’ne karşı cephe oluşturmuşlardır.

Köy Enstitüleri’ni kapatmak için çeşitli iftira ve entrikalar oluşturulmuştur. DP’li bir milletvekilinin Konya ilinin Durlas köyü halkına yaptığı konuşma şu şekildedir:

“Köy Enstitüleri’nde kız ve erkek öğrenciler birlikte eğitim görüyorlar. Bu nedenle, kız erkek birlikteliğinden dolayı, fuhuş olayı yaşanmaya başlanmıştır. Biz, DP iktidarı olarak, Köy Enstitüleri’nde okuyan kızlarınızı erkeklerden ayırdık. Onları Kızılçullu Köy Enstitüsü’nde topladık. Böylece kızlarınızın namusunu kurtardık.”

DP iktidarı, Köy Enstitüleri’nin kapatılışıyla birlikte; 1932 yılından itibaren Türkçe okunmaya başlayan ezanın yeniden Arapça okunmasını sağlayarak, Arap kültür ve uygarlığına yeniden dönüşün yolunu açmış, böylece Türk köylüsü ve halkının uyanışı önlenmeye çalışmış ve bunda da başarılı olmuştur.

Musa Kâzım Yalım,

1950 - 1951 Hasanoğlan Köy Enstitüsü Mezunu.

05. Ocak 2011