Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam54
Toplam Ziyaret762016
Norman Rockwell

Bir spor olayı, bir tartışma, zorlu bir çalışma, bir çeşit gevezelik, Norman Rockwell'in işlemiş  olduğu, resimlerine yansıtmış olduğu kimi konular, ancak uyum yıllarında ABD'li polis memurlarının himayesinde okula giden bir kız çocuğunu konu edinen “Hepimizin Yaşadığı Sorun” adlı çalışması, belki de en dikkate değer olanı.

Üretken ve yetenekli bir illüstratör olan Norman Rockwell, 20. yüzyılın ortalarında Amerika'nın en popüler sanatçısıymış ve haftalık The Saturday Evening Post dergisi için üç yüzün üzerinde kapak resmi çizmiş. 

Tarzı abartılı bir gerçekçilik olan Rockwell’in resimleri, gerçek gibi görünen insanlar, sadece bir miktar karikatür içeriyor. Rockwell zamanla, Saturday Evening Post'un okuyucu kitlesinin ilgisini çeken hikayeler ve karakterler konusunda uzmanlaşmış: Beyaz, Orta Sınıf Amerika, Yaramaz Çocuklar, Vızıltılar ve At Kuyruklular, Yakışıklı Kocalar ve Pembe Yanaklı Eşler, Nazik ve Kibar Büyükler, Sevimli Köpekler ve daha niceleri,  kimi zaman belirli bir anın hemen öncesinde, kimi zaman da  hemen sonrasında yakalanmışlar Rockwell’in fırçasına.

Resime konu olan Ruby Bridges, 1954 yılında doğmuş; aynı yıl yüksek mahkeme, aldığı bir kararla, o yıllarda okullarda yapılan ayrımcılığın anayasaya aykırı olduğunu ilan etmiş. Ancak, Ruby Bridges anaokuluna başladığı yıllarda, birçok okul yüksek mahkemenin aldığı karara uymamış. Ruby'nin ebeveynleri, New Orleans'taki okullarda yapılan ayrımcılığa karşı çıkmışlar, fakat bunun bedelini çok ağır ödemişler: Babası işini kaybetmiş, çiftçilikle uğraşan büyükannesi ile büyükbabası topraklarından ayrılmak zorunda kalmış. 

Evli ve dört çocuk annesi olan bayan Bridges Hall, New Orleans'ta, demokratik değerleri; hoşgörüyü, saygıyı ve tüm farklılıkların uyum içinde yaşamalarını teşvik etmek amacıyla, “Ruby Bridges Vakfı”nı kurmuş. Barack Obama, okullarda ayrımcılığa karşı başlatılan mücadelenin 50. yıldönümünde, Norman Rockwell Müzesi’ni Ruby Bridges Hall ile birlikte gezmiş ve o tablonun önüne geldiklerinde: "Eğer siz olmasaydınız, ben bugün başkanlık koltuğunda oturmayabilirdim!” demiş.

Ruby'nin okula yürüyüşü, Amerika’daki iç savaşa kadar uzanan bir tarihin parçası olmuş. Abraham Lincoln'ün özgürlük bildirgesine ve ABD anayasasında köleliği kaldıran bir değişikliğin kabul edilmesine rağmen, Afrika kökenli Amerikalılar hiçbir zaman tam anlamıyla özgür olamamışlar. 1800'lerin sonlarına gelindiğinde ise, güney eyaletlerde yürürlükte olan "Jim Crow Yasaları", siyah tenlilerin kütüphaneler, okullar, toplu taşıma araçları ve yüzme havuzları gibi herkese açık sosyal tesisleri beyaz tenlilerle paylaşmalarını engellemiş..

Bilgi: Bu sütuna aktarılan bilgiler, "The Saturday Evening Post" adlı haftalık bir derginin Internet sayfasından edinilmişlerdir! 

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

Güllü'nün İlmi - Hüseyin Seyfi

Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

Musa Kâm Yalım
Yalnız benim ol, el yüzüne bakma sakın sen,
Kıskan beni, göğsünde uyut, yan ateşimden.
Beste: Selâhattin Pınar, Güfte: Mustafa Nâfiz Irmak, Makam: Rast, Usûl: Curcuna 

 

GÜLLÜ'NÜN İLMİ

Hemen hemen her konuda sürekli yazılar yazan ve yazdığı bu yazıları Milliyet Blog'daki sayfasında okuyucularıyla paylaşan Hüseyin Seyfi öğretmenimiz, gerek içerikli ve kaliteli yazılarıyla, gerekse seçkin ve ses getiren şiirleriyle köyümüz bilgisunum sayfasına zenginlik ve güncellik kazandırmıştır! Başta İngilizce aslından Türkçe'ye aktararak yazdığı araştırma yazıları olmak üzere eğitim, psikoloji ve kültürel konuları içeren yazıları; az sözle çok şey anlatan, hiçbir şey söylemiyormuş gibi görünüp gerçekleri göze sokan şiirleri, sadece köyümüz insanları tarafından değil, çevre köy ve kasaba insanları tarafından da büyük bir ilgi ve beğeni ile okunmuştur. Hüseyin Seyfi öğretmenimize köyümüz bilgisunum sayfasına yaptığı katkılarından dolayı minnettarız! Ona yüreğimizin diliyle dilimizin yüreğinden teşekkürler sunarız! kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası 

ÇOK YÖNLÜ ÖĞRETMENLER SEYREK

 

31 Mart 2013, Pazar

“Kadınlar arasında bir akraba toplantısı idi. Amaç, aramızda sohbet ve akrabalık duygularını pekiştirmek, çoluk çocuğun birbirini tanımasını sağlamaktı.

Toplantıda içimizde kapalı olanlar olduğu gibi modern veya açık giyimliler de vardı. Yenildi içildi. Ayda bir kez toplanmaya karar verildi. Sıra ayrılma zamanına gelince, Güllü ayağa kalkarak,

"Arkadaşlar" dedi, "gelecek sefere, herkes kağıtlar, kalem ve dosya ile gelecek"

"Neden" dedim merakla,

"Bu toplantıyı dinimiz hakkında bir şeyler öğrenmek için değerlendireceğiz. Gelecek toplantıya size, ilim nedir, konusunu veriyorum, herkes bu konuda hazırlıklı gelsin"

Şaşırıp kalmıştım Güllü'nün davranışına. Biraz da sinirlendim. Ben bir öğretmendim. Nice profesörlerden ilim irfan dersleri almıştım. Oysa Güllü beş yıllık ilkokul mezunu idi. Güllü'den ilim dersi alacaktım. İçimden, "Allahım sabır ver" dedim.

"Güllü senin amacın ne? Biz buraya ders almaya gelmiyoruz. Sonra sen bana nasıl ilim dersi vereceksin. Ben bir öğretmenim. Benim gibi burada bulunanların hemen hemen hepsi senden tahsil olarak çok ilerdeler. "

"Olsun, tahsil ayrı, ilim ayrı"

"İlim dediğin şey nedir " dedim

"Allah'ı, Peygamberi bilmek, dinimizi öğrenmektir" dedi

"Biz Allah'ı peygamberi, dinimizi senin kadar bilmiyor muyuz? En iyisi sen, bu görevi aldıklarına iade et. Boyundan büyük işlere de karışma. Git nerde ilim dersi vereceksen ver…"

Daha fazla dayanamadım, oradan kalktım ve çıktım.

Mahallede tüm apartmanlarda aynı şey söz konusuydu. Sonra düşündüm; Güllü’ye ne diyecen? Başını örten, koltuğuna kitabı geçiren ilim dersi vermeye kalkıyor bu memlekette. Herkesin bir hesabı var. Çoluğuna çocuğuna iş, aş, yurt…

Birkaç yıl önce müdürüm beni çağırmıştı odasına, samimi ve içten bir tavırla,

“İyisin hoşsun, görevini tam yapmana diyecek yok. Lakin bazı konularda eksiğin var.”

Heyecanlanacak bir durum yoktu ya, heyecanlanmıştım. Eksiğim heydi acaba, sordum;

“Dini bilgiler hususunda” dedi.

Müdür, çekmecesinden, üstü resimli, eskiden sakallı esmer adamların kapıya kadar getirip satmak istedikleri, herkesin bilebileceği bazı dini bilgileri içeren kitapla broşür arası benzer bir şeydi. Aldım içine bir göz attım, iki üç dakika sonra masasının üstüne bıraktım ve,

“Sor, ne sorarsan sor bu kitaptan” dedim.

Müdür mahcup bir tavırla,

“Özür dilerim , yanılmışım “ dedi.

Müdürün samimiyetinden kuşku duymadığım için işi büyütmedim.

“Duydun mu” dedi

“Neyi” dedim.

“Bizim hanım uçtu.”

“Tövbe de” dedim.

Öte yandan da merakımı yenemeyerek,

“Ne oldu?” diye sormadan edemedim.

"Hanımın uçması, Allah göstermesin başka anlamlara da gelir. "

“Kuran belledi, komşu bir kadından”

“Ee, ne var bunda, varsın bellesin”

“İşe güce ve bana bakmıyor Kuran okuyacağım diye. Artık hanımın İşi, gücü din oldu, başka bir şeyle ilgilendiği yok.” “İnanmam. Kuran, kocaya kayıtsız şartsız itaatı ve bakmayı öğütler."

“Bizimki artık eşitlikten meşitlikten bahsediyor. Televizyonda hep dini kanalları seyrediyor. Bana kanallarda haber, tartışma programları izletmiyor.”

”O kanallarda kadın erkek eşitliğinden pek bahsedilmez.”

“Vallahi ne olursa olsun, hanımla çatışma içindeyiz. Durum zor."

Telefonun öbür ucundaki,

“Selam-ün aleyküm, hayırlı bayramlar, bayramınız mübarek olsun inşallah” deyince şaşırdım. Arkadaş, pek bu ağızla konuşmazdı.

“Alo, iyi bayramlar, bayramınızı kutlu olsun” derdi en azından. Ama arkadaşın, “Şu mübarek günde bile vazifemizi icra etmekteyiz” deyince, “Maşallah” arkadaşın dinlendiğini ve bunu bildiğini anladım. Her dinlediğimiz ve her gördüğümüzle kitap yazacak halimiz yok ya, memleketimden bir iki minik fotoğraf karesi hepsi bu.

Hüseyin Seyfi

 


Yorumlar - Yorum Yaz
Teyyareler Köye İndi


Hüseyin Seyfi

Unutulmaya yüz tutmuş konuları, berrak bir dille yazıya yansıtarak, Internet ortamında manşetleştiren öğretmen Hüseyin Seyfi'ye çok teşekkür ederiz!
kosektas.net

Köyde kiremitli derme çatma üç binadan biri okul, biri sağlık- ebe evi, buna, köylü ‘ebe damı’ diyordu. Diğer kiremitli ev ise askerlik görevini yaparken gözlerini kaybeden Omar Emmi’ye devlet tarafından yaptırılmıştı. Bunlara bir de çinko kubbeli camiyi sayarsak biraz modern görünümlü dört bina. Bu modern görünümlü dört binadan dolayı köye iki uçak indiğine tanık olmuştuk.

Islak bir mart ayında dört kızdan sonra Doyduk Teyze’nin üçüz doğurduğu seneydi. Mahallede yedi sekiz yaşlarında birkaç çocuk bebekleri merak edip, Doyduk Teyze’nin evine bebekleri görmeye gitmiştik.

Bebeklere sevgi ile bakarken dışarda şiddetli bir gürültü işittik. Ara sıra köye gelen motorlu araçların gürültüsüne koşan biz çocuklar, bebekleri beşiklerinde bırakıp dışarı fırladık. Toprak evlerin tepeleri bir anda insanlarla dolmuştu. Gökyüzünde iki uçak alçaktan uçuyor köy üzerinde sanki şov yapıyordu.

İnsanlar uçaklara el sallıyor, şapkası olan yetişkin erkekler şapkalarını ellerine almışlar uçakları selamlıyorlardı. Bir iki kişi de bayrak gösteriyordu. Uçaklar gökyüzünde üç beş kilometre kadar uzaklaşıyor, tam ayrılacaklar sanıldığı anda geri dönüyorlar alçaktan köy üzerinde uçuyorlardı. Sonunda bu kadar kalabalığın merakını ve selamlayışını kıramadı uçaklar ve arka arkaya iki kuş gibi harman yerine indiler. O zamana kadar değil uçak, doğru dürüst makinalı araç bile görememiş çocuklar ve köylüler karşıya, harman yerine hücum ettiler. Uçaktan birer pilot inerek köylüleri, köylüler de onları karşıladı.

Çok geçmeden uçakların iniş nedenleri anlaşılmıştı. Köyü Hacıbektaş sanmışlar geçerken Hacıbektaş Veli Türbesini ziyaret etmek istemişlerdi. Ebe evinin iki bayrağı sağlık ocağı, caminin minaresiz kubbesi Hacıbektaş Veli Türbesi görüntüsü vermiş pilotlar köye inmişlerdi. Taşıt olarak sadece at arabalarının kullanıldığı bir zamanda, tüm köylü ilk ve son kez köye inen tayyare görmüşlerdi.

Hüseyin Seyfi


Gerçekte bu bahçe eteğinde çiçeği olan herkese açıktır. Çiçeği bu bahçeye dikmek için; çiçeğin sağlam, sağlıklı ve kaliteli olması, çiçeğin güzel kokması gerekmektedir.

Hem bir bütün olarak hepimizin, hem de ayrı ayrı her birimizin olan bu bahçeyi çiçeklerinizden mahrum bırakmayın! kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası