Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam225
Toplam Ziyaret797689
Sentetik İnsan


Ray Kurzweil
Biyolojik Olmayan İnsan

Ray Kurzweil, birkaç on yıl içinde bugünkünden bir milyar kat daha zeki olacağımızı düşünüyor. 

Türümüz genetik mirasının zincirlerini kırıp akıl almaz zekâ, maddi ilerleme ve uzun ömür seviyelerine ulaşırken, insan olmanın doğası hem zenginleşiyor hem de sorgulanıyor. Bu "paradigma değişiminin" hızı her on yılda bir iki katına çıkıyor, bu nedenle 21. yüzyıl, günümüz hızıyla yirmi bin yıllık bir ilerlemeye tanık olacak. Hesaplama, iletişim, biyolojik teknolojiler (örneğin DNA dizilimi), beyin taraması, insan beynine dair bilgiler ve genel olarak insan bilgisi, her yıl performans, kapasite ve bant genişliği bakımından genellikle iki katına çıkarak daha da hızlı bir ivme kazanıyor. Üç boyutlu moleküler hesaplama, 2030 yılından çok önce insan seviyesinde yapay zeka için gerekli donanımı sağlayacak. Daha önemli yazılım içgörüleri ise kısmen, çoktan başlamış bir süreç olan insan beyninin tersine mühendisliğinden elde edilecek. Bu değişimlerin toplumsal ve felsefi sonuçları derin olacak ve yarattıkları tehditler önemli olacak; ancak eninde sonunda makinelerimizle birleşeceğiz, sonsuza kadar yaşayacağız ve bir milyar kat daha zeki olacağız. Tüm bunlar önümüzdeki üç ila dört on yıl içinde gerçekleşecek.

Ray Kurzweil l Biyolojik Olmayan İnsan Sandığınızdan Daha Yakın

Bu sütünlara aktarılan bilgiler kısmen Encyclopædia Britannica kaynaklıdır!

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

Avanos’a Bir Türkü Bir Öykü:


 AVANOS'A BİR TÜRKÜ BİR ÖYKÜ


 

         
  

Yusuf Seyfi

 

İbrahim Çöl



İbrahim Çöl, 1327 (1911) yılında Köşektaş Köyü’nde doğdu. Yaylacı lakabı ile anıldı. 1989 yılında Hac ziyaretinden önce Avanos’a gelerek Rukiye’yi buldu. Kendi deyimi ile Rukiye ile helalleştikten sonra Hacca babam Yusuf Seyfi ile birlikte gitti. Durumu babama orada anlattı. 2003 yılında köyünde, 92 yaşında öldü. 

Türkü Ahmet Uçar tarafından bana aktarıldı. Kendisine bu bakımdan çok teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. Olayın çok kısa özetini babam Yusuf Seyfi anlatarak benim bu araştırmayı yapmama neden olmuştur. Buradan ellerinden öpüyorum.



Hüseyin Seyfi


09. Nisan 2012 
1929 yılı kıtlık zamanı. Orta Anadolu’ya yıllardır neredeyse bir damla yağmur düşmez. Halk aç, perişan. Ortalık kasıp kavruluyor susuzluktan. Özellikle kırsal bölgelerde yaşayan insanlar yiyecek ekmek bulamıyorlar. Çok az bir una ot karıştırıp, kaynatarak onu yiyorlar. Kırlarda kazdıkları toprağın dibinden “çalık” denilen bir kök çıkartıp yiyorlar. Kızılcık kaynatıyorlar. Bulaşıcı hastalıklar alabildiğine yaygın. Bunların başında sıtma ve ince hastalık denen verem geliyor. Giysi diye bir şey yok. Üst, baş yırtık pırtık. İnsanların üstü, başı yamalı. Yamalıklar, aynı yere dikilip yamanıp bir daha giyiliyor, tekrar yırtılınca bir daha yamanıyor. Köylerden, özellikle erkekler yığın yığın göç ediyorlar. Eli, ayağı tutan erkekler geçici de olsa yerlerini, yurtlarını terk ediyorlar. Karın tokluğuna iş aramaya gidiyorlar.

O zamanlar Köşektaş, Avanos’a bağlı bir köy. Bu köyden Yaylacı lakabı ile bilinen İbrahim ÇÖL adında 18 yaşında bir delikanlı 1929 yılında karın tokluğuna bir iş bulmak için yola çıkar. Tıpkı diğer gurbetçiler gibi onunda düşüncesi Konya, Adana gibi uzak yerlerdir. Ayak yalın, yaya olarak başlar yürümeye. Sarılar üzeri Özkonak, Ziyaret Dağı, Köybağı’ndan inerek Kıran üstünden, Hacı Nuri Konağı’nın yanındaki sokaktan Avanos’a iner. Gün akşam olmuştur. Karnı aç, bedeni yorgundur. Aşağı yukarı kırk kilometrelik bir yol gelmiştir. Hava kararmadan bir aşağı, bir yukarı dolaşır durur tek başına. Bir han bulur, bir köşede kıvrılır yatar. Sabah erkenden uyanır. Bir fırın bulur, iki gün orada çalışır. Aşağı mahalleden biri, İbrahim’i alır evine götürür. Kendine çifte çırak tutar. İşte öykümüzde Türk filmi gibi buradan sonra başlar...

Adını sanını tespit edemediğim bu varlıklı kişinin çok güzel, ismi Rukiye olan bir kızı vardır. Rukiye nişanlıdır. Ancak nişanlısı işlediği bir cinayetten dolayı on sekiz yıla mahkum olmuştur. İbrahim sanat ruhludur, duyguludur, biraz da şairdir. Sesi yanıktır, çekicidir. Bu yüzden içi sevgi doludur. Çabuk sever. İbrahim yanında çalıştığı ağanın koyununa, kuzusuna bakar. Başka ağır işlerini görür. İşi bitip karnı doyunca da bir tepenin başına çıkar kendi yaktığı türkülerini söyler. Bu arada mahalledeki kadınlar, kızlar başına toplanır, onun güzel sesini dinler.

Aradan günler geçer. İbrahim, Rukiye’ye tutulur. Rukiye nişanlıdır. Üstelik nişanlısı mahpustur, hem de cinayetten. Ayrıca Rukiye, çalıştığı evin kızıdır. Ancak, gel sen gönüle haber anlat. Sevgi gelişir, büyür tek yanlı bir aşka dönüşür. Bu arada Rukiye’nin, Gülüzar isimli, zeytin gözlü, uzun boylu, uzunca parmakları olan komşu kızı vardır. Gülüzar’da, İbrahim’e tutkundur. Ama İbrahim, Gülüzar’a yüz vermez. Onun gönlünü Rukiye almıştır.

Günlerce, aylarca Rukiye’nin aşkından yanar tutuşur. Saf ve temiz bir duygudur bu. Öyle bir duygu ki, sabahlara kadar gözüne hiç uyku girmez. Görmediği zamanlar çılgına döner, kendini dağlara, kırlara atar. Kayalarda Rukiye’nin hayalini görür. Bir tıkırtı duysa Rukiye geliyor sanır. Rüzgarın esintisi Rukiye’nin fısıltısı gibidir. Sanki kulağına sesler gelir. Kah Köybağı’na, kah Ziyaret Dağı’na çıkar. İğde kokularını içine çeker. Ceviz yapraklarında Rukiye’nin tenine dokunur. Kerem ile Aslı örneği Rukiye ile birlikte olmak için neler vermek istemez ki... Rukiye, hafif sarışın, yüzü çilli, çakırca gözlüdür. Uzun boylu sayılır. Bembeyaz dişleri vardır. Gözleri güler, derin ve etkili bakışlıdır. Bu yüzden belki de İbrahim Çöl çabuk etki altına girmiş, çabuk yanıp tutuşmuştur. Açlığını da kıtlığını da unutmuştur İbrahim.

Kızılırmak kıvrıla kıvrıla akar. Doğudan gelir, batıya gider. Avanos ırmağın akış yönünün sağında kalır. Çoğu kayadan oyma evlerdir. İnsanlar kaya içlerinde yaşar çoğunlukla. Tepenin etrafındaki evler birbirine geçmelidir. Evin birinden diğerine alt tünellerden geçebilirsiniz. Ayrıca ırmak kenarından Kıran’a doğru sağa, sola ayrılan tüneller mevcuttur. Buralarda taş kemerli evler üst üste binmiştir. Roma ve Bizans döneminden kalma mağradan evler halen ev ve ahır olarak kullanılır. Evlerin yapılarına hiç dokunulmamıştır. Yukarıdan gelen su birikintileri açık tünellerden ırmağa aktığı için kayalarda nem söz konusu değildir. Bu yüzden yüzyıllardır ayakta kalabilmişlerdir.

Kızılırmak suyu berraktır. İbrahim sık sık iner ırmak kıyısına. El yıkar, yüz yıkar, kana kana içer, içinin ateşini söndürmeye çalışır. Ama ateş sönecek gibi değildir. Rukiye’yi kaçırmayı düşünür zaman zaman. Bu fikirden geri vazgeçer. Yanında çalıştığı ekmeğini yediği birinin üzülmesini istemez.  Günler böyle geçerken Rukiye’nin babası işin farkına varır. İbrahim’i çağırır ve kapıdan kovar. Bunun üstüne İbrahim Çöl, ölünceye kadar bu aşkı unutmaz ve türküler yakar;


Avanos dedikleri küçük kasaba
Gün inerken otururlar hesaba
Sana derim sana, sevdiğim güzel
Kavlimizi düşmanlara yazsana.

Elleri testili suya gidenler
Bahçeye koydum güllü fidanlar
Elleri kitaplı dua edenler
Bizim derde çare yok mu hocalar.

Haşarı da deli gönül haşarı
Ah ettikçe çakır gözler uçarı
Bir gecelik konuk olsam yaylana
Çağırınca gelir misin dağlara.
       
Irmak kenarında yayılan kızlar
Seyrana çıkmışlar gelinler kızlar
Muhannet mahpusun yolunu gözler
Bekleme be zalim mahpus yolunu
Takar terkime alır giderim.

Kara taşlar Avanos’un ziyneti
Düşmana uğrasın verem illeti
Bize derler Çöloğlu’nun milleti
Takar terkime alır giderim.



İbrahim Çöl, 1327 (1911) yılında Köşektaş Köyü’nde doğdu. Yaylacı lakabı ile anıldı. 1989 yılında Hac ziyaretinden önce Avanos’a gelerek Rukiye’yi buldu. Kendi deyimi ile Rukiye ile helalleştikten sonra Hacca babam Yusuf Seyfi ile birlikte gitti. Durumu babama orada anlattı. 2003 yılında köyünde 92 yaşında öldü.

Türkü Ahmet Uçar tarafından bana aktarıldı. Kendisine bu bakımdan teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. Olayın çok kısa özetini babam Yusuf Seyfi anlatarak benim bu araştırmayı yapmama neden olmuştur. Buradan ellerinden öpüyorum.                    

Hüseyin  SEYFİ ( ÖĞRETMEN), Yerel bir gazeteden alınmış bir makale. Gönderen: Hasan Yıldız...




Yorumlar - Yorum Yaz
Bilinçsiz Geleceğimiz


Yuval Noah Harari
Bilinçsiz Geleceğimiz
Our-Nonconscious-Future

Önümüzdeki bir iki yüzyıl içinde, biz insanlar kendimizi tanrılara dönüştürüp yaşamın evriminin en temel prensiplerini değiştireceğiz. Geleneksel mitolojiler Tanrıları, yaşamı kendi isteklerine göre tasarlayıp yaratabilen güçlü varlıklar olarak tasvir ediyordu. Biz insanlar ise, önümüzdeki en geç iki yüzyıl içinde muhtemelen çeşitli yaşam formlarını kendi isteklerimize göre nasıl tasarlayıp üreteceğimizi öğreneceğiz. Yeni tür organik varlıklar yaratmak için biyomühendisliği kullanacağız; doğrudan beyin-bilgisayar arayüzlerini kullanarak cyborglar (Cybernetic Organism: organik ve inorganik parçaları birleştiren varlıklar) yaratacağız; ve makine öğrenimi ve yapay zekâ alanındaki gelişmeler, tamamen inorganik varlıkların yaratılmasını bile harekete geçirmemize olanak tanıyabilecek. Geleceğin ekonomisinin ana ürünleri yiyecek, tekstil ve araçlar değil, bedenler, beyinler ve zihinler olacak.

Biyolojideki en büyük devrimin eşiğindeyiz. Homo Sapiens (insanın biyolojik adı)'in sonuna hazır olun.

Biyolojik neokorteksimizi (neokorteks: Memeli beyninin bir parçası) buluttaki sentetik bir neokortekse bağlayacağız. Bu, kılcal damarlar yoluyla beyne giren ve neokorteks modüllerimizle bulut arasında, tıpkı bugün akıllı telefonunuzun bulutla kablosuz iletişim kurması gibi kablosuz iletişim sağlayan tıbbi nano-robotlar (nano robot: tıbbi teşhis ve tedavi için üretilmiş robotlar) kullanılarak gerçekleştirilecek. Tıpkı bugün akıllı telefonunuzun buluttaki birçok bilgisayara bağlanarak yeteneklerini artırdığı gibi, biz de neokorteksimiz için aynı şeyi yapacağız.

Bu, 2030'lar ve 2040'lar senaryosu. O zaman düşüncemiz, buluttaki biyolojik ve biyolojik olmayan düşüncenin bir karışımı haline gelecek. Sonuç olarak, daha akıllı, daha müzikal, daha komik olacağız. Ancak buluta doğru ilerledikçe ve bulut daha güçlü hale geldikçe düşüncemiz giderek daha fazla biyolojik olmayan hale gelecek.

Yuval Noah Harari l Yuval Noah Harari l Bilinçsiz Geleceğimiz

Bu sütünlara aktarılan bilgiler kısmen Encyclopædia Britannica kaynaklıdır!

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası