Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam468
Toplam Ziyaret817077
Mutlu Bir Yıl Dileriz

Sürekli anlaşmazlığın ve uyumsuzluğun nedenleri; kadınla erkek arasındaki dinsel ve yasal engeller ile toplumların arasındaki sınırlar ve kurallardır!

Adnan YALIM


Önümüzdeki yıl çocuklarınıza, bilgi yerine, özgün olanı; müziği, spor yapmayı, resim çizmeyi, kitap okumayı, yemek pişirmeyi, insanların birbirlerinden farklı olduklarını anlamalarını sağlamak için de, empatiyi öğretin!

Ayrıca; semboller ve ritüeller yerine,

Değerleri; dil ve sanat, hukuk ve tarih, sorumluluk ve sorgulama, çevre ve iklim bilincini...

♠ Yaşamayı; kimseden emir almadan ve kimseye emir vermeden yaşamayı...

Benlik edinmeyi; "kul benlik" değil, "özerk benlik" edinmeyi...

Düşünmeyi; kimseden emir almadan, bağımsız düşünmeyi...

İnanmayı; safsatalara değil, başarıya inanmayı...

Başkalarına değer vermeyi...

Ekip çalışmasının önemini... 

...öğretin çocuklarınıza!

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

Avanos’a Bir Türkü Bir Öykü:


 AVANOS'A BİR TÜRKÜ BİR ÖYKÜ


 

         
  

Yusuf Seyfi

 

İbrahim Çöl



İbrahim Çöl, 1327 (1911) yılında Köşektaş Köyü’nde doğdu. Yaylacı lakabı ile anıldı. 1989 yılında Hac ziyaretinden önce Avanos’a gelerek Rukiye’yi buldu. Kendi deyimi ile Rukiye ile helalleştikten sonra Hacca babam Yusuf Seyfi ile birlikte gitti. Durumu babama orada anlattı. 2003 yılında köyünde, 92 yaşında öldü. 

Türkü Ahmet Uçar tarafından bana aktarıldı. Kendisine bu bakımdan çok teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. Olayın çok kısa özetini babam Yusuf Seyfi anlatarak benim bu araştırmayı yapmama neden olmuştur. Buradan ellerinden öpüyorum.



Hüseyin Seyfi


09. Nisan 2012 
1929 yılı kıtlık zamanı. Orta Anadolu’ya yıllardır neredeyse bir damla yağmur düşmez. Halk aç, perişan. Ortalık kasıp kavruluyor susuzluktan. Özellikle kırsal bölgelerde yaşayan insanlar yiyecek ekmek bulamıyorlar. Çok az bir una ot karıştırıp, kaynatarak onu yiyorlar. Kırlarda kazdıkları toprağın dibinden “çalık” denilen bir kök çıkartıp yiyorlar. Kızılcık kaynatıyorlar. Bulaşıcı hastalıklar alabildiğine yaygın. Bunların başında sıtma ve ince hastalık denen verem geliyor. Giysi diye bir şey yok. Üst, baş yırtık pırtık. İnsanların üstü, başı yamalı. Yamalıklar, aynı yere dikilip yamanıp bir daha giyiliyor, tekrar yırtılınca bir daha yamanıyor. Köylerden, özellikle erkekler yığın yığın göç ediyorlar. Eli, ayağı tutan erkekler geçici de olsa yerlerini, yurtlarını terk ediyorlar. Karın tokluğuna iş aramaya gidiyorlar.

O zamanlar Köşektaş, Avanos’a bağlı bir köy. Bu köyden Yaylacı lakabı ile bilinen İbrahim ÇÖL adında 18 yaşında bir delikanlı 1929 yılında karın tokluğuna bir iş bulmak için yola çıkar. Tıpkı diğer gurbetçiler gibi onunda düşüncesi Konya, Adana gibi uzak yerlerdir. Ayak yalın, yaya olarak başlar yürümeye. Sarılar üzeri Özkonak, Ziyaret Dağı, Köybağı’ndan inerek Kıran üstünden, Hacı Nuri Konağı’nın yanındaki sokaktan Avanos’a iner. Gün akşam olmuştur. Karnı aç, bedeni yorgundur. Aşağı yukarı kırk kilometrelik bir yol gelmiştir. Hava kararmadan bir aşağı, bir yukarı dolaşır durur tek başına. Bir han bulur, bir köşede kıvrılır yatar. Sabah erkenden uyanır. Bir fırın bulur, iki gün orada çalışır. Aşağı mahalleden biri, İbrahim’i alır evine götürür. Kendine çifte çırak tutar. İşte öykümüzde Türk filmi gibi buradan sonra başlar...

Adını sanını tespit edemediğim bu varlıklı kişinin çok güzel, ismi Rukiye olan bir kızı vardır. Rukiye nişanlıdır. Ancak nişanlısı işlediği bir cinayetten dolayı on sekiz yıla mahkum olmuştur. İbrahim sanat ruhludur, duyguludur, biraz da şairdir. Sesi yanıktır, çekicidir. Bu yüzden içi sevgi doludur. Çabuk sever. İbrahim yanında çalıştığı ağanın koyununa, kuzusuna bakar. Başka ağır işlerini görür. İşi bitip karnı doyunca da bir tepenin başına çıkar kendi yaktığı türkülerini söyler. Bu arada mahalledeki kadınlar, kızlar başına toplanır, onun güzel sesini dinler.

Aradan günler geçer. İbrahim, Rukiye’ye tutulur. Rukiye nişanlıdır. Üstelik nişanlısı mahpustur, hem de cinayetten. Ayrıca Rukiye, çalıştığı evin kızıdır. Ancak, gel sen gönüle haber anlat. Sevgi gelişir, büyür tek yanlı bir aşka dönüşür. Bu arada Rukiye’nin, Gülüzar isimli, zeytin gözlü, uzun boylu, uzunca parmakları olan komşu kızı vardır. Gülüzar’da, İbrahim’e tutkundur. Ama İbrahim, Gülüzar’a yüz vermez. Onun gönlünü Rukiye almıştır.

Günlerce, aylarca Rukiye’nin aşkından yanar tutuşur. Saf ve temiz bir duygudur bu. Öyle bir duygu ki, sabahlara kadar gözüne hiç uyku girmez. Görmediği zamanlar çılgına döner, kendini dağlara, kırlara atar. Kayalarda Rukiye’nin hayalini görür. Bir tıkırtı duysa Rukiye geliyor sanır. Rüzgarın esintisi Rukiye’nin fısıltısı gibidir. Sanki kulağına sesler gelir. Kah Köybağı’na, kah Ziyaret Dağı’na çıkar. İğde kokularını içine çeker. Ceviz yapraklarında Rukiye’nin tenine dokunur. Kerem ile Aslı örneği Rukiye ile birlikte olmak için neler vermek istemez ki... Rukiye, hafif sarışın, yüzü çilli, çakırca gözlüdür. Uzun boylu sayılır. Bembeyaz dişleri vardır. Gözleri güler, derin ve etkili bakışlıdır. Bu yüzden belki de İbrahim Çöl çabuk etki altına girmiş, çabuk yanıp tutuşmuştur. Açlığını da kıtlığını da unutmuştur İbrahim.

Kızılırmak kıvrıla kıvrıla akar. Doğudan gelir, batıya gider. Avanos ırmağın akış yönünün sağında kalır. Çoğu kayadan oyma evlerdir. İnsanlar kaya içlerinde yaşar çoğunlukla. Tepenin etrafındaki evler birbirine geçmelidir. Evin birinden diğerine alt tünellerden geçebilirsiniz. Ayrıca ırmak kenarından Kıran’a doğru sağa, sola ayrılan tüneller mevcuttur. Buralarda taş kemerli evler üst üste binmiştir. Roma ve Bizans döneminden kalma mağradan evler halen ev ve ahır olarak kullanılır. Evlerin yapılarına hiç dokunulmamıştır. Yukarıdan gelen su birikintileri açık tünellerden ırmağa aktığı için kayalarda nem söz konusu değildir. Bu yüzden yüzyıllardır ayakta kalabilmişlerdir.

Kızılırmak suyu berraktır. İbrahim sık sık iner ırmak kıyısına. El yıkar, yüz yıkar, kana kana içer, içinin ateşini söndürmeye çalışır. Ama ateş sönecek gibi değildir. Rukiye’yi kaçırmayı düşünür zaman zaman. Bu fikirden geri vazgeçer. Yanında çalıştığı ekmeğini yediği birinin üzülmesini istemez.  Günler böyle geçerken Rukiye’nin babası işin farkına varır. İbrahim’i çağırır ve kapıdan kovar. Bunun üstüne İbrahim Çöl, ölünceye kadar bu aşkı unutmaz ve türküler yakar;


Avanos dedikleri küçük kasaba
Gün inerken otururlar hesaba
Sana derim sana, sevdiğim güzel
Kavlimizi düşmanlara yazsana.

Elleri testili suya gidenler
Bahçeye koydum güllü fidanlar
Elleri kitaplı dua edenler
Bizim derde çare yok mu hocalar.

Haşarı da deli gönül haşarı
Ah ettikçe çakır gözler uçarı
Bir gecelik konuk olsam yaylana
Çağırınca gelir misin dağlara.
       
Irmak kenarında yayılan kızlar
Seyrana çıkmışlar gelinler kızlar
Muhannet mahpusun yolunu gözler
Bekleme be zalim mahpus yolunu
Takar terkime alır giderim.

Kara taşlar Avanos’un ziyneti
Düşmana uğrasın verem illeti
Bize derler Çöloğlu’nun milleti
Takar terkime alır giderim.



İbrahim Çöl, 1327 (1911) yılında Köşektaş Köyü’nde doğdu. Yaylacı lakabı ile anıldı. 1989 yılında Hac ziyaretinden önce Avanos’a gelerek Rukiye’yi buldu. Kendi deyimi ile Rukiye ile helalleştikten sonra Hacca babam Yusuf Seyfi ile birlikte gitti. Durumu babama orada anlattı. 2003 yılında köyünde 92 yaşında öldü.

Türkü Ahmet Uçar tarafından bana aktarıldı. Kendisine bu bakımdan teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. Olayın çok kısa özetini babam Yusuf Seyfi anlatarak benim bu araştırmayı yapmama neden olmuştur. Buradan ellerinden öpüyorum.                    

Hüseyin  SEYFİ ( ÖĞRETMEN), Yerel bir gazeteden alınmış bir makale. Gönderen: Hasan Yıldız...




Yorumlar - Yorum Yaz
Ritüeller ve Gerçekler


Miladi Takvim ve Altında Yatan Gerçekler

Mevcut yılın 31 Aralık günü sona ermesi, tamamen takvim sisteminin nasıl tanımlandığıyla ilgilidir. Yani bu tarih “doğal bir zorunluluk” değil; insanların zaman ölçme biçiminin, hatta egolarının, batıl inançlarının bir sonucudur.

Aşağıdaki bilgiler konuya açıklık getiriyor:

📅 Miladi Takvim (Gregoryen Takvimi)

Bugün dünyanın büyük bir kısmı Gregoryen takvimini kullanıyor. Bu takvimde yıl, 1 Ocak’ta başlıyor ve 31 Aralık’ta sona eriyor.

Bu düzenleme, 1582 yılında, Papa XIII. Gregorius tarafından yapılmış bir reformla ortaya çıkmıştır.

🌍 Bir yılın uzunluğu dünya’nın güneş etrafındaki hareketine dayanıyor

Dünyanın güneş etrafındaki bir tam dönüşü yaklaşık 365,2422 gün sürüyor.
Takvimde bu 365 güne yuvarlanıyor; fazlalığı dengelemek için, 4 yılda bir artık yıl ekleniyor.

🕰️ Ayların uzunluğu ya da kısalığı tarihsel geleneklerden geliyor

Ayların 30 ya da 31 gün sürmesi, Şubat’ın daha da kısa olması gibi ayrıntılar tamamen Roma döneminden kalma kültürel ritüel ve tercihlerdir.

Yani 31 Aralık’ın yıl sonu olması, astronomik bir zorunluluktan çok, tarihsel bir alışkanlıktır.

Derinlemesine bakılacak olursa, Roma imparatorlarının kaprisleri bile işin içinde.

Roma takviminin bugünkü hâline gelmesinde gerçekten de imparator kaprisleri, politik rekabetler ve kişisel ego savaşları önemli rol oynamış. Bu yüzden, takvim tarihinin ciddi bir kısmı aslında “astronomi” değil, “insan doğası” tarafından belirlenmiş!

Roma Dönemindeki “Kaprisler” ve Takvime Etkileri

🎖️ Ayların isimleri imparatorların egolarına göre değiştirilmiş

- Quintilis, Julius Caesar’ın onuruna July (Julius) olarak değiştirilmiş.
- Augustus, Julius’tan geri kalmamak için, adını taşıyan ayın da 31 gün sürmesini istemiş.

Bu nedenlerden ötürü, diğer aylardan gün çalınmış; Şubat ayının güdük kalmasının sebebi “Benim ayım da onun ayı kadar uzun olsun” kaprisi olmuş.

🗳️ Politikacılar yılları uzatıp kısaltıyordu

Roma’da yılların başlangıcı konsüllerin göreve başlama tarihine bağlıydı.
Kimi politikacılar, görev sürelerini uzatmak, rakiplerini zayıflatmak için, yılı bilerek uzatıyor ya da kısaltıyorlardı.

Takvim bir süre tam bir kaosa dönüştü.

🧮 Papazların (Pontifex Maximus) keyfine göre ay ekleme ve çıkarma

Roma’da takvimi düzenlemekten sorumlu rahipler, ay ekleme (interkalasyon) yetkisine sahipti. Bu yetkiyi, dost bildikleri politikacıların görev sürelerini uzatmak, rakiplerininkini kısaltmak için kullanıyorlardı.

Yani takvim, bir tür siyasi manipülasyon aracıydı.

👑 Julius Cesar’ın reformu bile “kaprisli” bir düzeltmeydi

MÖ 46 yılında, takvim o kadar karışmıştı ki, o yıl 445 gün sürmüştü.
O yıl “confusion year” (karmaşa yılı) olarak bilinir.
Cesar, takvimi düzeltmek için bu hadsiz adımı atmıştı.

🎉 Sonuç olarak

Mevcut yılın 31 Aralık günü sona ermesi, sadece dünya’nın güneş etrafındaki dönüşüyle değil; aynı zamanda Roma imparatorlarının egoları, politik çekişmeler ve dini otoritelerin keyfi kararlarıyla da şekillenmiş bir tarihin sonucudur.

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Saufası

Bilgi: Bu sütuna aktarılan bilgiler, aşağıya aktarılmış sayfalardan edinilmiş bilgilerin bir özetidir.

l de.wikipedia.org l ptb.de l religionen-entdecken.de l shutterstock.com l timeanddate.com l kulturpalast-dresden.de