Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam163
Toplam Ziyaret768947
Ruhande Tandoğan’a Veda



Bundan sonra ne olacağı yıldızlarda yazılıdır, ancak biz seni unutmayacağız, çünkü senin adın kalplerimizde yazılıdır!
kosektas.net

Ruhande Tandoğan'a Veda

Bugün, 3 Haziran 2025, yüreğimizi dağlayan acı bir haberle sarsıldık. Değerli teyzemiz, kıymetli bir öğretmen, bilge bir yol gösterici, merhametiyle kalplerimize dokunan Ruhande teyzemizi elim bir trafik kazasında kaybettik.

Hayatı boyunca, yalnızca öğrencilerine değil, çevresindeki herkese ışık olmuş bir insandı o. Sessizce iyilik yapan, kimseyi incitmeyen, her kelimesiyle öğreten, her bakışıyla huzur veren bir yürek.

Onun yokluğu, yalnızca bizim değil; ardında bıraktığı üç can kardeşimizin de yüreğinde tarifsiz bir boşluk açtı. Onlara sabır ve güç diliyoruz.

Ruhande teyzemiz, sen sadece bir teyze değil; bir anne, bir dost, bir öğretmen, bir rehberdin. Seni sonsuz özlem ve rahmetle anıyoruz.

Mekânın cennet, yolun ışık olsun!

Senin sevginle büyümüş herkes seni asla unutmayacak!

Atatürkçü Düşünce Derneği l Osnabrück l Almanya

 

 

Köşektaş'ta Şeker Bayramı Kutlama Etkinlikleri

 Özcan Antike

Bu yaz baştan sona yeniden düzenlenen Karayusflul köy odasında, kitap ve benzeri yayınların toplanacağı, okuyucu ve araştırmacıların istifadesine sunulacağı, hedef kitlesi sınırsız bir kütüphane oluşturma çalışması ve bu çalışma kapsamında da bir kitap kampanyası başlatmış bulunmaktayız. Elinde kitap ve benzeri yayınlar olan ve bağışlamak isteyen köylülerimizin "karayusuflular@hotmail.com" eposta adresi aracılığıyla bizimle iletişime geçmelerini rica ediyoruz. Teşekkür ederiz! Özcan Antike

Burada yayınlanan fotograflar bize emanet olarak gönderilmişlerdir ve bu yüzden bu fotografların hiçbiri kopyalanıp çoğaltılamaz, yeniden yayınlanamaz! kosektas.net




Karayusuflu köy odasında gerçekleştirilen bu yılki şeker bayramı kutlamaları, "Ah nerde o eski bayramlar!" dedirtmeyecek bir güzellikteydi.

Bayram namazı, manevi hazzın en doruk noktasında eda edildikten ve dualar yapıldıktan sonra, cami içerisinde heyecanlı bir bayramlaşma faslı başladı. Gülümseyen gözlerle gerçekleştirilen bayramlaşma faslının hemen ardından, hep birlikte, bu yıl her şeyiyle baştan sona yeniden düzenlenen, Karayusuflu köy odasına gidildi. Orada bizleri, özenle pişirilmiş, nefis ev yemekleri bekliyordu. Hepsi birbirinden leziz yemekler tadıldıktan ve yemek duası da yapıldıktan sonra, koyu ve keyifli bir sohbet başladı.

Uzun süren sohbet sırasında, geçmiş günler ve bayramlar özlemle yad edilerek,  bayramı birlik, beraberlik ve kardeşlik duyguları içerisinde kutlamanın nasıl bir güzelik olduğu, insan ruhunda nasıl bir rahatlatma yarattığı, sık sık vurgulandı.

Zaman ne de çabuk akıp gitmişti. Oysa o gün orada bulunan hiç kimse, zamanın bu denli çabuk akıp gitmesini ve yaşanan o güzelliklerin bitmesini istemiyordu.

Gelenek ve göreneklerin yaşatılması, genç neslin hem birbirini, hem de büyüklerini tanıması adına  bu yıl ilki gerçekleştirlen bayramlaşma, birlik ve dayanışma etkinliğinin önümüzdeki bayramlarda da, aksatılamadan ve daha geniş katılımlı olarak, gerçekleştirilmesi arzu edilmektedir. Bu bağlamda tüm köylülerimizin, önümüzdeki bayramlarda gerçekleştirilecek bayramlaşma, birlik ve dayanışma etkinliklerine katılmalarını beklemekteyiz.

Bu yaz baştan sona yeniden düzenlenen Karayusflu köy odasında, kitap ve benzeri yayınların toplanacağı, okuyucu ve araştırmacıların istifadesine sunulacağı, hedef kitlesi sınırsız bir kütüphane oluşturma çalışması ve bu çalışma kapsamında da bir kitap kampanyası başlatmış bulunmaktayız. Elinde kitap ve benzeri yayınlar olan ve bağışlamak isteyen köylülerimizin "karayusuflular@hotmail.com" eposta adresi aracılığıyla bizimle iletişime geçmelerini rica ediyoruz.

Karayusuflu köy odasının yeniden düzenlenmesinde emeği geçen ve maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen tüm köylülerimize teşekkür ederiz!




0 Yorum - Yorum Yaz
Sanatın İşlevi


Ahşap Yakma Resim
Gürsel Şeref
Sanat, şiddeti ortadan kaldırmalıdır, yalnız o yapabilir bunu!

Stefano d’Anna’nın, “Size öğretilen ve anlatılan dünyanın, anlatıldığı gibi olduğunu söyleyenler sadece anlatanlardır. Korkmanız, çekinmeniz, endişe etmeniz gerektiği söylenen her şey, bu betimlemenin pençesindeki insanların fikirleridir. Oysa bunlar olumsuz duygulardır ve hiçbiri dünyaya geldiği hâliyle insanın mayasında olan hisler değillerdir. İnsan korkusuz doğar. Korku, zorla öğretilir,” diye betimlediği korku imparatorluğunun kollarında yabancılaşan insan(lık) tablosu Munc’un resmettiği ‘Çığlık’tan başka bir şey değildir…

Savaşla, yıkımla, yoksullukla, kan ve gözyaşıyla beslenen karanlık ‘Çığlık’ tablosunda insan(lık)ın umudu yine insan(lık)a ait devrimci sanatta ve isyandadır.

Çünkü yaratıcı sanat, savaş yıkıcılığına karşı duran; durmakla kalmayıp iyi, güzel ve doğrunun önünü açan bir dinamiktir. Tıpkı Ingeborg Bachmann’ın ifadesindeki üzere: “Bir gün gelecek, insanların siyah ama altın gibi parlayan gözleri olacak; onlar, güzelliği görecekler, pisliklerden arınmış ve tüm yüklerden kurtulmuş olacaklar, havalara yükselecekler, suların dibine inecekler, sıkıntılarını ve ellerinin nasır bağlamış olduğunu unutacaklar. Bir gün gelecek, insanlar özgür olacaklar, bütün insanlar özgür kalacaklar, kendi özgürlük kavramları karşısında da özgür olacaklar. Bu, daha büyük bir özgürlük olacak, ölçüsüz olacak, bütün bir yaşam boyunca sürecektir…”

Sözü edilen özgürlüğün yaratılmasında barış için savaşan devrimci sanatın rolü büyük olacaktır…

“Nasıl” mı? Gayet basit: Sanat, insan(lık)ı hakikâte ulaştırır. Onunla gerçekleri tanır, tanımlar ve tahayyül ederek, harekete geçeriz.

Onun görevi, kopya etmek değil, ifade ederek, yol açmaktır.

Michel Foucault kaygılarını, “Beni şaşırtan, toplumumuzda sanatın bireylere ya da hayata değil de yalnızca nesnelere ilişkin bir şey durumuna gelmesi,” diye dillendirirken; Louis Aragon da ekler: “Yeni sanat, aynı zamanda hem ağacı hem ormanı gösteren, onları neden gösterdiğini bilen, ‘sanat sanat içindir’den mümkün olduğunca uzak, insana yardımcı olmak, yaşam yolunu aydınlatmak tutkusu içinde olan, yaşam yolunun anlamını da hesaba katan ve bu yolculuğun öncülüğünü yapan kaçınılmaz, zorunlu bir yeni gerçekçiliktir”!

Evet devrimci sanat yalnızca kendisine verilenle değil, verilmiş olanın imgelemiyle de yaratır dünyasını. İmgelem yetisi, dolayısıyla soyutlama edimi olmadan, nitelikli bir geçmiş, bugün ve kendine özgü bir kültür yaratamaz devrimci sanat…

Ancak şu da unutulmamalı: Sanatçı, diğer insanların ne istediğini fark edip, bu talebi karşılamaya çalıştığı anda, sanatçı olmaktan çıkar. Sıkıcı veya eğlenceli bir esnaf, dürüst veya sahtekâr bir ticaret insanı olur…

Temel DEMİRER