Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam424
Toplam Ziyaret809645
Şair Nedim Uçar

Şair Nedim Uçar
5 Ocak 1945 - 26 Kasım 2018

Doğanın görkemliliğini yakalamış, anayurdunu karış karış dolaşmış, anadilinin doğurganlığının farkına varabilmiş, az şair vardır, işte onlardan biri Nedim Uçar’dır.

Şair Nedim Uçar'ın şiirleri, nadir görülen bir berraklıkta parlar; sade ve yalın, kısa ve açık dizeler, duygusal derinlik ve içgörü içerir. 

Şair Nedim Uçar’ın şiirleri okuyanları, karlı dağlara, sığ ormanlara, sarp yollara, alçak ovalara, coşkun ırmaklara, buz mavisi sabahlara, gül kurusu akşamlara, menekşe moru gecelere, göz kırpan yıldızlara, dik ve derin kanyonlara, sığ vadilere, engin denizlere, hırçın şelalelere, yüksek tepelere, davet eder.

Şair Nedim Uçar, günlük rutinleri derin düşüncelere dönüştürme konusunda son derece mahirdi. Bu maharetiyle bize, şiirin görkemliliğe ihtiyaç duymadığını; en karamsar günlerden, en mütevazı ortamlardan, en sessiz anlardan ve hayatın en bilindik kavşaklarından şiir doğabileceğini gösterdi.

Şair Nedim Uçar’ın şiirlerini okumak, doğanın gerçeği fısıldadığı, inzivanın bilgeliği tetiklediği bir dünyaya adım atmaktır. Nedim Uçar’ın her şiir kitabı şiirseverler için bir hazinedir. O kitaplardaki şiirler okuyanları, zengin imgeler ve kafiyeli sözler eşliğinde, doğal, ulusal ve evrensel değerlere ulaştırırlar!

Şair Nedim Uçar’ın Şiir Kitapları

  • Öksüz
  • Yağmurla Geliyorum
  • Gül Kurusu Akşamlar
  • Göz Kırpan Yıldızlar
  • Yıldızlar Düşer Avuçlarıma
  • Gün Işığında Zaman
  • Dünya Bir Dostluk Bahçesi
  • Titreyen Sular
  • Yıldızlar Ellerimde Ufalır
  • Yeşil Vadiler
  • Gönlümün Irmakları
  • Buz Mavisi Sabahlar
  • Dizelerle Nasrettin Hoca
  • Sılaya Özlem
  • Yolda Geçen Bir Ömür

Şair Nedim Uçar’ın kimi şiir kitabı kütüphanemizde mevcuttur, isteyenlere ücretsiz ulaştırılır.

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

Allahım Döndür Beni - Leyla Uçar Bayazıt

Allahım Döndür Beni!
Leyla Uçar Bayazıt

Hayatı, hiçbir şeyi ertelemeden, dolu dolu yaşayın!

Tarih 09.02.2007. Yer Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi Koroner Yoğun Bakım I. Ünite. Saat 13:35. Hani yeniden canlandırılan insanlar hep “öbür taraf”dan bahsederler ya? Ben “öbür taraf”ı görmedim çok şükür. Ama Allah ile baş başa kaldığımı işte orada hissettim. Hayatı hiçbir şeyi ertelemeden dolu dolu yaşamak gerektiğini ve yarının garantisi olmadığını gördüm. Hiç kimsenin hiçbir şeyi ertelemeden sağlıklı ve mutlu yaşaması dileğiyle… Allahım Döndür Beni!


Bir kaç yıl önce geçirmiş olduğu bir rahatsızlık sonrası kaleme aldığı bu güzel öyküyü bizimle paylaşmış olmasından dolayı Leyla Bayazıt'a çok teşekkür ediyor, çok sevdiği biricik kızıyla birlikte sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürdürmesini diliyoruz!

kosektas.net


Kızım daha 11 yaşında,
Çok küçük bana çok ihtiyacı var Allah’ım, döndür beni derken,
Hemşire Canan Hanım pijamamı keserek beni soymaya çalışıyordu.
Birisinin kıyafetlerinin kesilerek çıkartılması hep içimi acıtmıştır.
Ben biliyordum ki; artık sonun geldiğine eminlerdi.
Uzaktan derinlerden bir ses ARRESSTT! ARRESSTT! diye bağırıyordu.
“Son” buydu herhalde...
Her şey bitmiş miydi, geride mi kalmıştı,
Üstelik ben kızımı da mı geride bırakacaktım.
Ama O daha o kadar küçüktü ki,
Bana o kadar bağımlı ve ihtiyacı vardı ki,
Her şey, herkes bir yana ama ben, onu nasıl gönül rahatlığıyla bırakabilirdim.
Annem, babam, eşim, kardeşlerim herkes bir yana
Ama ben kızımı nasıl bırakıp gönül rızasıyla gidebilirdim.
Benim yapabileceğim hiçbir şey olmadığının farkına varmıştım.
Etrafımdakiler benim için bir şey yapacaklar mıydı ya da yapıyorlar mıydı hiç farkında değildim
Ama bir şeyin çok iyi farkındaydım.
“Son”um gelmişti.
Ama böyle bir “Son” olmamalıydı.
Ben daha çok gençtim.
Doktorlar nasıl da şaşırmışlardı 39 yaşında enfarktüs.
Aslında ben de ilk başta kendime hiç konduramamıştım.
Hani böyle şeyler benim başıma gelmezdi,
Hani böyle şeyler benim tanıdıklarımın başına gelmezdi,
Hani böyle şeyleri başka insanlar yaşardı.
İşte şimdi ben bu “hani”lerin ortasında kalmıştım.
Hani ben kızıma kardeş doğuracaktım.
Allah’ım şükürler olsun ki kardeş vermemiştin,
Şimdi ben 11 yaşındakini bırakıp gitmeye dayanamıyorum,
Ya 2 yaşında bir tane daha olsaydı onu nasıl bırakacaktım.
Allah’ım beni duyuyorsun biliyorum...
Kızım için beni döndür n’olur!
Bütün her şey ne kadar da boşunaymış.
İşte ben tek başınayım,
Yalnızım,
Allah’ım seninle benden başka kimse yok.
Evim olsaydı ne olacaktı,
Arabam olmasaydı ne olacaktı
Malım mülküm olsaydı neye yarardı işte üstümdeki pijamalarım bile kesilerek çıkarılmıştı
Ve ben senin karşına tek başına, yalnız, hiçbir şeysiz ve hiç kimsesiz, doğduğum gibi geliyordum.
Üstelik minik kuşumu bırakıp geliyordum.
Allah’ım “son” bu olmamalıydı.
Ben değil,
Kızım bunu hak etmiyor.
O, genç kız olduğunda yanında olmalıydım,
Üniversiteden mezun olduğunu görmeliydim,
O’nu gelinliğiyle hayal ettim,
Kucağına bebeğini ilk aldığı anı hayal ettim,
Bunların hiç birisini görmeyecektim ben,
Ben bunları görmeyi hak etmemiş miydim?
Kızım bu kadar özel anları hep annesiz mi yaşayacaktı…
O ne kadar hassas, ne kadar duygusal bir çocuktu,
Şimdi biran cenazem;
Cami avlusu,
Mezarlık,
Hepsi sırayla canlandı gözümde.
Annesinin ölümünü kavrayamamışken daha,
Acıyarak,
Bütün gözler camide onun üstünde.
Tabutuma dokunsa mı uzaklaşsa mı kararsız,
Gözünden dökülen inci taneleri şimdiden yüreğime damladı sanki
Onun bu minicik yüreği bu yaşında bu acıyı nasıl kaldıracaktı?
Babası güçlü görünmeye çalışıyordu,
Babası, hayat arkadaşının kaybını bir yana bırakmış,
Kızını nasıl avutacağının çaresizliğini yaşıyor,
Ama çaresiz.
Ne yapsa onu avutamayacaktı, teselli edemeyecekti,
Bundan büyük çaresizlik olur muydu?

Annemi ve Babamı cenazemde görür gibi oluyorum,
Sanki duyuyorum,
Annemin sesi,
“Allah’ım sıra bendeydi”,
Acı ve isyanla karışık sesini duyar gibi oluyorum
“Ben dururken neden o...”
Artık yaşlı bedenlerini bacakları taşıyamıyordu.
Komşularımın, arkadaşlarımın, tanıdık tanımadık herkesin “yazık olmuş daha çok gençti” dediğini duyar gibi oluyorum.
Mezarlıkta kızımı hayal bile etmek istemiyorum.
O ana kadar sanki yeniden annesi kalkacakmış gibi taa derinlerde bir yerde imkansız bir umut vardı, Ama artık o da sona ermişti,
Ve sözün bittiği yer burasıydı,
Kopma noktası burasıydı.
Annesinin yokluğuna nasıl alışacaktı?
Kızımı kim, nasıl teselli edecekti?
Hiç kimse.
Allah’ım n’olur onu bırakamam daha çok küçük,
Döndür beni.
Döndür Allah’ım.
Duydun beni.
Çok şükür.


09.02.2007 Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi Koroner Yoğun Bakım 1.Ünite saat 13:35 hani yeniden canlandırılan insanlar hep “öbür taraf”dan bahsederler ya, ben “öbür taraf”ı görmedim çok şükür. Ama Allah ile baş başa kaldığımı işte orada hissettim. Hayatı hiçbir şeyi ertelemeden dolu dolu yaşamak gerektiğini ve yarının garantisi olmadığını gördüm. Hiç kimsenin hiçbir şeyi ertelemeden sağlıklı ve mutlu yaşaması dileğiyle…

Leyla Bayazıt

01.07.2008

Ekleme Tarihi 2011-04-08


 


Yorumlar - Yorum Yaz
Şiir Tanıtım Köşesi


Resim sanatçısı Özgür Yalım tarafından çizilmiş olan "Yaşamın Katli" isimli bu başyapıt resim severleri, insan doğasının karanlık yönleri üzerinde düşünmeye teşvik eder!
kosektas.net

Ateş ve Buz
Robert Frost

"Kimi der, dünya ateşle son bulacak
Kimi - buzdağına dönecek.
Arzuyu tattığım kadar,
Aklım ateşten yana olanlara kanar.
Ama iki kez son bulacaksa eğer,
Nefret hakkında yeterince bilgim var
Donarak batmak daha görkemli olacak,
Nefret ancak böyle son bulacak."

"Ateş ve Buz", XX. yüzyılın en ünlü Amerikan şairlerinden biri olan "Robert Frost"un bir şiiridir. 1920'de yayınlanan bu kısa ama etkileyici şiir arzu, nefret ve onlarla birlikte insanların yok oluş temalarını işliyor. "Robert Frost", son derece canlı ve özlü bir dil kullanarak dünyanın sonuna dair düşündürücü bir bakış açısı sunuyor.

Şiirin aslı dokuz dizeden oluşuyor, yani az kelimeyle çok şey söylüyor. İlk iki satırda "Robert Frost", "arzu" ve "nefret" kavramlarını dünyanın sonunun potansiyel nedenleri olarak düşünüyor. Ateşi, insanlığı yutabilecek tutkulu ve tüketen bir  istenç olan arzuyu temsil eden bir güç olarak sunuyor. Tersine, buzun insanlığı dondurup kontrol edebilecek soğuk ve yıkıcı bir duygu olan nefreti simgelediğini tasvir ediyor.

"Robert Frost", bu iki yıkıcı gücün potansiyel sonuçlarını tartışıyor. Ateşin yıkıcı gücünün hızlı ve hararetli bir yok oluşa yol açabileceğini, burada arzu yoğunluğunun teşvik görevi gördüğünü öne sürüyor. Öte yandan buzun kademeli ve amansız tahribatı, nefretin derin ve her şeyi tüketen doğasını temsil ediyor.

Son satırda "Robert Frost", gözlemlerini yansıtıyor ve hem ateşin hem de buzun dünyayı yok etme kapasitesine sahip olmasına rağmen, ateşle ilişkilendirilen arzunun daha tehlikeli olabileceğine ve muhtemelen yıkımın nedeni olabileceğine inandığını ifade ediyor.

Genel olarak, "Ateş ve Buz" insanlığın kendi kendini yok etme potansiyeline dair karanlık ve karamsar bir bakış açısı sergiliyor ve okuyucuları arzunun ve nefretin doğası ve bunların sonuçları hakkında düşünmeye bırakıyor.

"Ateş ve Buz" kısa ve açık bir dil kullanarak derin insani duyguları derinlemesine inceleyen, çok beğenilen bir şiir. "Robert Frost"un "arzu" ve "nefreti" temsil etmek için temel imgeleri ("ateş" ve "buz") kullanması şiire bir evrensellik duygusu getirerek okuyucuların kendi deneyimleriyle kişisel bağlantılar kurmasına olanak tanıyor.

Şiirin kısalığı da etkisini artırıyor. "Robert Frost", sadece dokuz satırda insanlığın potansiyel yıkımını özetliyor ve okuyucular üzerinde kalıcı bir izlenim bırakıyor. Şiirin özlü yapısı duygusal yoğunluğunu arttırıyor, çünkü her kelime anlam taşıyor ve genel temaya ve mesaja katkıda bulunuyor.

Üstelik ateş ve buzun yıkıcı güçleri arasındaki karşıtlık, okuyucuları arzu ve nefretle kendi deneyimleri üzerinde düşünmeye sevk ediyor. "Robert Frost"un bu duyguları keşfetmesi, kontrolsüz tutku ve kalıcı düşmanlığın tehlikelerine karşı bir uyarı görevi görüyor.

Dahası, "Robert Frost"un "Ama iki kez yok olacaksa eğer l Nefret hakkında yeterince bilgim var l Donarak batmak daha görkemli olacak l Nefret ancak böyle son bulacak" şeklindeki son cümlesinin muğlak doğası, daha derin bir yoruma davet ediyor. Bu, "Robert Frost"un hem arzunun hem de nefretin dünyayı yok etme potansiyeline sahip olduğunu düşündüğünü, ancak nefretin yıkıcı gücünü kabul edecek kadar iyi anladığını gösteriyor.

“Ateş ve Buz", az sözle çok şey anlatması, arzu ile nefretin derinlemesine araştırılması, okuyucuları insan doğasının karanlık yönleri üzerinde düşünmeye teşvik etmesi bakımından, güçlü ve düşündürücü bir şiir.

Kaynak: Literature English

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası