Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam496
Toplam Ziyaret813789
Kitap Tanıtım Köşesi


𝐀𝐍𝐀𝐃𝐎𝐋𝐔’𝐃𝐀 𝐃Ö𝐑𝐓 𝐁İ𝐍 𝐘𝐈𝐋𝐈 𝐘𝐀Ş𝐀𝐘𝐀𝐍𝐋𝐀𝐑
Hüseyin SEYFİ

Başlık, Aralık 2016’da yayımlanmış kitabımın adı. Ankara, Grafiker yayınlarından çıktı. 224 sayfayı kapsıyor. Önemli dağıtım ve satış noktalarında satışa sunulmuş durumda.

Kitaba epeyce emek verdim. Fasılalarla on yıldan fazla çalıştım desem yeridir.
Milat Öncesinden altmış yetmiş yıl öncesine, altmış yetmiş yıl öncesinden de dört bin yıl öncesine tutulan ayna ve aynadan yansıyan fragmanlar. Anılar, gözlemler, belgeler, kaynaklar ve küçük kurgular. Yaşadıklarımız, dinlediklerimiz…

Zamanımızdan yetmiş yıl öncesinin sosyal, politik, ekonomik, kültürel, sağlık, inanç konularının asırlarca yıl öncesi ile karşılaştırma. Benzer ve ayrı yönleri, yani değişenler değişmeyenler. Ritüeller, masallar, mitolojiler, inançlar. Atlar, trenler, kırlangıçlar, yılanlar, inekler, koyunlar kuzular…

Altmışının üstünde her Anadolu insanının ,“Aaa, bu bizim köyde vardı, ya da bu bizim oralara çok benziyor,” diyerek okuyacağı bir kitap.

“İşduşnaya, ‘soyun, seni koyun yününe yatıracağım’ dedi. Puşara’nın giysilerini çıkartmasına yardım etti. Puşara, anadan doğma çırılçıplak soyundu. Açık havada, güneşe karşı koyun yünü ile sarındı sarmalandı, evin arkasına, güney tarafa yattı. Ağustos güneşinin tepeden kızdırmasıyla Puşara, duvar dibinde terledi, acıları hafifledi…”

“O, ne kadar süslenirse süslensin, kral olduğu kadar aynı zamanda önünde baş eğip selam verdiği, ellerini havaya kaldırıp, yalvarıp yakardığı otoritenin, tanrının kulu, kölesi, uşağı olduğunun farkındadır…”

Hüseyin SEYFİ

Şiirlerle Şenlendik - 24 Bölüm

ŞİİRLERLE ŞENLENDİK - 24. BÖLÜM

"Şiirlerle Şenlendik" adlı yazı dizimizin 24. bölümünü
siz ziyaretçilerimize sunmanın kıvancını yaşıyoruz!
kosektas.net

Şair Dr. Salim ÇELEBİ

14 Mayıs 2015, Perşembe

Şiirlerle Şenlendik, 24 - Yorumsuz

 

I

Yaprağını dökmeyen zeytin ağacı. 

Çıplağım, üşüyorum

kıvrılmış kalmışım kaldırım kenarında

Soludukça soluklarım donuyor

saçlarım uyanıyor

kirpiklerim yıkılıyor yerlere

düşteyim şimdi…

II

Bir ateş yakıyorum:  

Yalımları yüzlerimi yalıyor 

kıvranan dilleriyle,

ateşlerin en güzeli

közleri ve külleriyle.

Sonra bir kadın.

Saçları bulut, yüzleri Güneş,

gelip karşımda duruyor

İçimde buzlar eriyor!

doya doya uyuyorum.      

III 

Uyanıyorum: 

Mermer serinliğinde bir seher! 

Yapraklar ıslak

topraklar ıslak,                    

ellerim cebimde

çaldığım ıslık... 

Arkadaş ayartan      

meydan okuyan,   

yalnızlığı şakıyan

gagası kınalı bir kuş       

ötüyor çalı dalında. 

Köpekler kendi halinde

kediler kuşkulu...  

sele veririm,

Buram buram buğulu

burcu burcu kokulu;

nar gibi kızarmış ekmek

en büyük sevda sensin.

İki yudum su

bir lokmana denk değil,     

renginden gayrısı renk değil:

Açlıktan kıvranırken,    

kazınırken karnım şimdi. 

V

Ahh!

Şu fırında çırak olsam:

Sıcağa yakın

soğuğa ırak olsam

Isınsam bir.

VI      

Bin babalı bir bebeyim abiler,

yetimlerin yetimiyim yaralı.

Ak bir kundağa sarılı

cami kapısında bulunmuşum;

ezan sesiyle ağlayan benim

günde beş vakit.

VII

Adıma piç derler: 

Başımı yere 

eğer ölürüm,      

her gün bin kere          

doğar ölürüm;

yaşayamam abiler!         

Benim gibi bebeler  

nazar boncuğu bilmez:  

Göz değse de

söz değse de!

VIII

Annesiz, ninnisiz uydum,   

çam beşikte belenmeden büyüdüm, 

çocuk olamadım abiler! 

Oynayacak oyuncak

bulamadım abiler:    

Çember çeviremedim

uçurtma uçuramadım,

kanadı kırılmış kanar kuşumun:

Bir yanı yaralı

bir yanı yarım! 

IX

Ay doğmuş anam;

şavkı suda 

gün uykuda, sen nerdesin?

Ayva kokan sandığın nerde?

Nerde duvağın telin?

Ne kız oldun, ne gelin!

Dünya düzünde

beni dizinde

uyutamadın,

güzel günlere büyütemedin.

Gün değdi

kavruluverdim,

yel esti

savruluverdim;

kurumuş yaprağım yerlerde şimdi!

Dalım kimdi, ağacım kimdi

unutmuşum uğrun uğrun uzakta!

X

 

Öyle bir yalnızım

öyle bir yalnızım ki

içim irkiliyor inceden.

Kan damlıyor goncadan

yaprak ürperiyor, üşüyor özüm.

XI

İki gözüm,

pınar sana, eş sana.

Ağla arkadaş mızıkam:

Sızılı sesinle ağla,

ağrılardan, acılardan

süzülü sesinle ağla.

Ben anamdan meme değil 

senden hüznü emdim geldim.

XII

Bayram gelmiş bayramlığım yok benim!

Dünya bana düğün değil,

horoz şekerleri şirin değil

havai fişekler şen değil…

Hacıyatmaz balonlar

süslenmiş salonlar

süslenmiş alanlar…

Ben sevinmeyince

bayram günü, gün değil.

XIII

Kuzu benim korkağım

karacayım, ürkeğim.

Atlarım uçurumdan

avcıdan korkup;

polisten, yargıçtan

savcıdan korkup

ele veririm kendimi.

Yele veririm

sele veririm,

yıkarım bendimi

çıkarım bir yere.

XIV

Orası köprü altında yatmaktır.

Barbut atmaktır

çöplükte çöplenmektir

poliste coplanmaktır;

kelepçe izidir

kilit sesidir

sübyan koğuşudur.

Duvarına yaslandığım,

ter döktüğüm demirine

sözüm ona uslandığım;

delilleri göre göre…

XV

N’olur bir kere

benim de görüşmecim gelse!

Bir yudum su

bir tadım tuz

bir lokma ekmek getirse!

mektup yazanım olsa,

selam salanım

selam alanım…

XVI

Ben bir bala bülbülüm,

kafeslere gerek yok

uçamam ki abiler!

Erken kırılmış dalım

kurumuş tomurcuğum

açamam ki abiler!

Acıdan uğunurum

yanarım göğünürüm,

tüterim duman duman

öterim garip garip:

Gurbette sılam için.

XVII

Bir gemi gelse,

beni limandan alsa

götürse Güneşine güneyin.

Kırmızı karpuz yarsam orda…

Muz koparsam sarı sarı dalından

nar çatlatsam daneleri dağılsa,

içimin hüznü sağılsa.

Yele verip yelkenimi

Akdeniz’in mavisinde arınsam.

Gökyüzünü yorgan edip sarınsam;

doğsam yeniden

yıldız yıldız sevdalı.

Not-1 İlk kez internette yayınlanan Ozan Telli’nin bu güzel şiiri, “Sanat Emeği” adlı aylık sanat-kültür dergisinin, Ağustos 1979 tarihli 18. Sayısından alınmıştır.

Not-2 Şiirde hiçbir noktalama işareti yoktur; noktalama işaretleri tarafımca düzenlenmiştir.
 


Yorumlar - Yorum Yaz
Kitap Tanıtım Köşesi


𝐀𝐍𝐀𝐃𝐎𝐋𝐔’𝐃𝐀 𝐃Ö𝐑𝐓 𝐁İ𝐍 𝐘𝐈𝐋𝐈 𝐘𝐀Ş𝐀𝐘𝐀𝐍𝐋𝐀𝐑
Hüseyin SEYFİ

Köşektaşlı öğretmen Hüseyin Seyfi’nin yazdığı "Anadolu'da Dört Bin Yılı Yaşayanlar" adlı kitap, Anadolu'nun binlerce yıllık geçmişi ile yakın tarihi arasındaki sürekliliği ve şaşırtıcı benzerlikleri inceleyen bir sosyolojik çalışma.

Kitap, yazarın kişisel gözlem ve deneyimleri üzerinden ilerleyerek, Anadolu insanına özgü sosyal, ekonomik ve kültürel hayatta değişen ve değişmeyen unsurları araştırıyor.

Kitabın İçeriği ve Yaklaşımı

Öğretmen Hüseyin Seyfi, binlerce yıllık bir zaman diliminde Anadolu'da yaşamın ne kadar değiştiğini ve neyin değişmeden kaldığını sorguluyor.

Kısaca Ana Konular:

Zamansal Süreklilik: Çalışma, uzak geçmiş ile 50-60 yıl öncesine kadar olan yakın geçmiş arasına sosyolojik bir ayna tutuyor.

Değişim ve Değişmezlik: Bin yıllar içinde sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamda gerçekleşen değişimler ile köklü bir şekilde devam eden gelenek ve alışkanlıklar karşılaştırılıyor.

Anadolu İnsanının Portresi: Öğretmen Hüseyin Seyfi, bu kadim coğrafyada yaşamış ve yaşamakta olan insanların deneyimleri, mücadeleleri ve hayata bakışları üzerinden bir anlatı sunuyor.

Kitabı Edinebilme Seçenekleri:
Kitap, Türkiye'deki ve Almanya’daki kitapçılarda ve yayınevi sitelerinde satılmakta.

amazon.com.tr: Kitabın listelendiği sayfada fiyat 75,00 TL olarak görünmekte.

hepsiburda.com: "Grafiker Yayınları Anadolu'da Dört Bin Yıl Yaşayanlar" başlığıyla satışa sunulmuş.

ekinkitap.com: Sitede 82,00 TL fiyatla listelenmiş.

kolnkutuphane.de: Avrupa’da yaşayanlar kitabı, Köln Kütüphane’den, 9,06 Euro karşılığında edinebilirler.

📚 Kitap ve Yazar Hakkında Temel Bilgiler
· Yazar: Hüseyin Seyfi
· Yayıncı: Grafiker Yayınları
· İlk Basım Tarihi: 1 Aralık 2016
· Sayfa Sayısı: 228
· ISBN: 978-6059247436

Hüseyin Seyfi, 1953 Köşektaş doğumludur. İktisat fakültesi kamu yönetimi bölümünü bitirmiş, öğretmenlik ve turizm gibi görevlerde çalışmıştır. Yerel gazete ve dergilerde yazıları yayımlanmış, "Gün Sürüyor Yıldızlar" adlı bir şiir kitabı bulunmaktadır. Halen Avanos'ta yaşamaktadır.



kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası