Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam62
Toplam Ziyaret795706
Kitap Tanıtım Köşesi


UYGARLIK TARİHİ

Server Tanilli

Türkiye’de ortaöğretimin, özellikle de liselerin, 1950’lerle beraber gelip girdiği ve bugün de süren bir çıkmazı şudur: Tarih, felsefe, sosyoloji, edebiyat ve sanat gibi kültürün temel konularında, gençlere -hemen hemen- hiçbir şey verilmiyor; öğrencilerin kafalarına yalan yanlış, abuk subuk, ipe sapa gelmez birtakım şeyler tıkıştırılıyor.

Egemen sınıfların bir oyunudur bu!

Amaç da ne yapıp edip gençlerin uyanmasını engellemektir.

İşler öylesine tezgahlanıyor ki, daha liseden başlayarak gençlerin gözlerinin önüne bir “duman perdesi” çekiliyor; içinde yaşadıkları çağa ve topluma yabancılaştırılıyor.

Liselerden üniversite ya da yüksekokullara bu durumda gelen öğrencilerle bir “kültürel diyalog” kurabiliyor ve bir “kör dövüşü” dür gidiyor. Bu kitap, işte bu oyunu bozmak için yazıldı. Söyleyeceklerini de, bir “uygarlık tarihi” nin zemininde ve “çağdaş tarih” in çerçevesi içinde söylüyor.

Tek kelimeyle çağını tanıtarak.

Kültür; çağını tanıtıp bilinçlendirmiyorsa, laf yığınıdır.

Başta gençlere seslense de, temel kültüre meraklı herkesin öğreneceği çok şey var bu kitaptan. Okuyun göreceksiniz…


ISBN 6054183623

Anasayfa

www.kosektas.net

Café del Mundo l Jan Pascal & Alexander Kilian
Jan ile Alexander, a
teş ile su gibi, temelde birbirlerine zıtlar, ancak sahnede,

birbirlerinin en iyi yönlerini ortaya çıkaran iki yetenekli virtüöz.
Café del Mundo

ORTAÇAĞ GEZGİNİ İBNİ BATUTA


Harita kaynağı: Wikimedia Commons
(https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/4/4d/Ibn_Battuta_1332-1346.png)


İbni Batuta'nın "İslam seyyahı" olduğu iddiası yerindedir: Gezilerinin yaklaşık yetmiş beş bin mil, yaklaşık 120.000 km olduğu tahmin edilmektedir; bu rakam, buhar gücü çağına kadar kimsenin neredeyse hiç aşamadığı bir mesafedir. Neredeyse tüm Müslüman ülkelerini ve birçok komşu gayrimüslim ülkeyi ziyaret etmiştir. Ancak, Orta İran, Ermenistan ve Gürcistan'ı ziyaret etmemesi dikkat çekicidir. Yeni veya bilinmeyen topraklar keşfetmemiş ve bilimsel coğrafyaya katkısı asgari düzeyde kalmış olsa da, eserinin belgesel değeri ona kalıcı tarihi ve coğrafi önem kazandırmıştır. En az altmış hükümdar ve çok daha fazla sayıda vezir, vali ve diğer ileri gelenlerle görüşmüştür; kitabında şahsen tanıdığı veya türbelerini ziyaret ettiği iki binden fazla kişiden bahsetmiştir. Bu kişilerin çoğu bağımsız kaynaklarla tespit edilebilmektedir ve İbn Batuta'nın belgelerindeki isim veya tarihlerde şaşırtıcı derecede az hata bulunmaktadır. Encyclopedia Britannica

ERKEN YAŞAMI VE SEYAHATLERİ


Bugünkü güvenilir kayıtlara bakılacak olursa, İbni Batuta, Marco Polo'dan çok daha uzak diyarlara gitmiş, Odysseus'tan çok daha uzun yolculuklar yapmış ve günümüze, çağının tüm Avrupalılarından çok daha fazla bilgi ve belge aktarımı sağlamış.

1304 yılında Tanca'da doğan ve bir hukukçu olan İbni Batuta, ilk kez, henüz yirmi bir yaşında iken, hacca gitmek üzere, Mekke’ye doğru yola çıkmış. Dini bir görevi yerine getirmek adına tasarladığı bu yolculuk, yaklaşık otuz yıl süren ve onu yüz yirmi bin km’den daha uzun bir yolculuğa götüren bir maceranın başlangıcı olmuş:
Kuzey Afrika, Mısır, Suriye, Arabistan, İran, Doğu Afrika, Anadolu, Orta Asya, Hindistan, Çin ve hatta, Hazar Denizi'nin kuzeyinden Aral Gölü'ne, İdil Nehri'nden Kama ve Sibir'in batısına kadar uzanan geniş bir alana yayılmış olan Altın Orda bozkırlarını kat etmiş. Hint Okyanusu'na yelken açmış, çöller ve dağlar aşarak, Sri Lanka’nın güneybatısındaki Maldivler, Güney Doğu Asya’daki Sumatra ve bugünkü Pekin'in sınırlarına kadar ulaşmış. Yaptığı bu yolculuk onu, modern öncesi dünyanın en fazla seyahat eden, en fazla yöre dolaşan seyyahı yapmış.

İbni Batuta, seyahatini sadece bir gezgin olarak değil, aynı zamanda bir alim, bir hakim olarak da gerçekleştirmiş:
İslam hukuku eğitimi almış, sık sık yabancı mahkemelerde görev yapmış. Afrika ve Orta Doğu'da erk sahibi sultanların güvenini kazanmış, Delhi'de kadılık, uzak Maldivler'de danışmanlık yapmış. 

İbni Batuta, sadece görmek için değil, bağlantı kurmak, ziyaret ettiği yerlerin sosyal ve siyasi dokusuyla özdeşleşmek için de seyahat etmiş:
Fes'de âlim İbn Cüzey'e yazdırdığı büyük eseri Rıhle (“Yolculuk”), bir seyahatnameden çok daha fazla yankı uyandırmış; bölgelerin, ülkelerin, halkların, kültürlerin XIV. yüzyıl dünyasına ışık tutan ayrıntılı bir kayıt özelliği taşımış. 

İbni Batuta bu eserinde, Mali Sultanı'nın zenginliğinden tutun, Şam'daki ilmi tartışmalara, okyanuslarda seyreden Çin gemilerinden tutun, bozkır göçebelerinin adetlerine varana dek, çok şey anlatmış.

Yazıları hem bir hukukçunun gözüyle hem de bir gezginin merakıyla dolu olan yazar, kültürlerin renkliliğini, farklılığını, çeşitliliğini tüm ayrıntılarıyla belgelemiş.

İbni Batuta, yaşadığı yüzyılda, İtalyan Francesco Petrarch ve İngiliz Geoffrey Chaucer gibi şair ve filozoflarla çağdaşmıştı. Onlar Avrupa hümanizminin ve edebiyatının köklerini şekillendirirken, İbni Batuta Afrika ile Asya'nın özdeşleşmiş dünyalarını kayıt altına almış. Petrarch ile Chaucer Batı'da yaygın olarak okunurken, İbni Batuta Doğu’da bir dipnot olarak kalmış. 

İbni Batuta’nın XIX. yüzyıla kadar Arap dünyası dışında çok az bilinen çalışmaları uzun süre Christoph Kolomb, Ferdinand Macellan ve Marco Polo gibi Avrupalı kaşiflerin gölgesinde kalmış. Batılı tarihçiler çoğu zaman keşifleri Avrupalıların gemileriyle başlamış gibi yansıtmış, onlardan yüzyıllar öncesine dayanan seyahat ve bilgi kaynaklarını, muhtemelen kasıtlı bir şekilde, göz ardı etmişler.

İbni Batuta’nın Batılılar tarafından göz ardı edilmesi, sadece bir kişinin serüvenlerinin yok sayılması değil, tarihin çarpıtılmasıdır:

İşin gerçeği, Christoph Kolomb'un, keşif için değil, talan ve yağma için Atlantik'i geçmesinden çok önce, yegane amacı, Hindistan'a deniz yoluyla ulaşarak, Osmanlı ve İran'ın ticari üstünlüklerine son vermek ve böylece yeni bir küresel ticaret rotası oluşturmak olan Vasco da Gama'nın Ümit Burnu'nu geçmesinden çok önce, hiçbir çıkar gözetmeden, salt meraktan ve bilgi açlığından, bilinmeyene doğru yola çıkan, rotasız seyyahlar da varmış. İbni Batuta bugün bize, cesaretin, maceracılığın, merakın tek bir medeniyete ait olmadığını hatırlatıyor! Sonuç itibarıyla, macera ruhu, bilgiye duyulan açlık, okyanusları ve çölleri aşma cesareti, kuşkusuz tüm bunlar, sadece birkaç kişi ya da medeniyete değil, gelmiş geçmiş ve var olan insanların tümüne aittir!

Bilgi: İbni Batuta, kısmen Encyclopedia Britannica’dan edinilmiş bilgiler ışığında yazılmış bir tanımlamadır!

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası


Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası'nda yer alan metin, resim, fotograf gibi tüm içeriklerin hakları asıl sahiplerine aittir! Söz konusu bu içerikler, sahiplerinin rızası olmadan, matbu ya da dijital, başka ortamlarda kullanılamaz!

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası


www.kosektas.net|İletişim: kosektas@kosektas.com| Son Güncelleme: 01 Eylül 2025
Ömer Emmi hoş, sevimli bir komşumuzdu. Otuzlu yaşlardaydı. Siyah kadife şalvarlı, orta boylu, etine dolgun, koyu esmer olmamasına rağmen, siyahı tipli bir yapısı vardı. Evlerimizin yakın olması nedeniyle hemen hemen her gün bize gelirdi. Özellikle sabahları tandır yanarken birlikte tandır başında otururduk. Ömer Emmi hoş sohbet birisiydi ya da biz çocuklara öyle gelirdi. Çocuklarla oynamayı çok seven bir karaktere sahipti. O zamanlar küçük kardeşim Hacıba iki üç yaşlarında çok sevimli, tatlı dilli bir çocuktu. Ömer Emmi bize geldiğinde özellikle onunla oynamayı çok sever, Hacıba’nın kendine sopa (kösseği) ile vurmalarına, canı acısa bile, katlanırdı. Bazen çocuğa karşı yalandan ağlama numarası yapardı. Onu böyle ağlarken gören Hacıba da ağlamaya başlardı. Bu oyunu, çocuğu fazla üzmemek için çok uzatmaz elleriyle kapattığı yüzünü birden açar gülerdi. Bu arada tekrar sopayı yer, oyun böyle sürer giderdi. Hep oyun süresince Ömer Emmi her türlü nazımıza oynardı. Biz ona, o bize büyük bir sevgi ve saygıyla bağlanm
21.04.2025
Çocukluğumda, Deliağanın evinin bulunduğu bu küçük tepeciğin ötesine, kuzey yönündeki uçsuz bucaksız ovaya hiçbir zaman gitmemiştim. O ova bitmez tükenmez gibi gelen buğday tarlaları, Sadık Köyü’ne ve ondan daha da ilerideki göçmen köyü denilen yere, ovanın puslar içerisinde belli belirsiz görünen sınırına kadar uzanırdı. Upuzun kavak ve söğüt ağaçlarının kümelendiği bir yeşilliğin tam ortasında yükselen höyüğü bu yaşıma kadar hep merak etmişimdir.
23.03.2025
Her yerde bir kartalkayası vardır. Bizimki hepsinden sıcak ve yumuşaktır. Güneşin Kartalkayadan doğduğu zamandı. Sabahları sırtlarında bütün kitapları. Küçücük dev sanılan adımları… Okula ilk gelmenin ilklik heyecanı, coşkusu… Güneşle ısınan ve ısıtan duygu… Ana yüzüne ilk gülüşteki ananın mutluluğu. Derste nasıl bulduklarını hâlâ anlayamadığı hep birlikte öğrenme arzusu… Nerden ve nasıl oluştu. Ya da nasıl oluşturuldu. Sabahın güneşi yalarken karşı bağın zerdalilerini, ısınır derslerimizdeki kabarmış bilgi açlığı… Yeniden açmış doğa. Tüm cömertliği ile yeniden oluşur börtü böcek ve çiçekler. Toprağa karışmış, gerinir kirpi ve tosbağalar. Kıdemli toplama kampı gözcüleri yercüğürceler. Oradan buraya kayarken kuyruğunu kaybeden diyetçi kelenkesteler.
23.03.2025
Uzun geçen kış mevsiminin sonunda, hasretle beklenen bahar, köyde yüzünü gösterdi. Güneş çıktı. Üşüyen toprak biraz ısındı. Toprağın üstünde üç aydan beri bekleyen kar erimeye başladı. Kar eridikçe toprağın üstü açıldı, toprağın ıslaklığı geçti ve eriyen karın altından önce kardelenler, sonra sarı çiğdemler toprak üstüne çıktı.
14.03.2025
Köşektaş, Kapadokya dairesi içinde, Avanos’a 35, Hacıbektaş’a 20 km. uzaklıkta şirin bir köy. Henüz beş altı yaşındayım. Evimizin arkasında, bir karış tozu olan yolda, yaşıt birkaç çocuk birlikte oynuyoruz. Önce derinden, sonra gittikçe yaklaşan metalik bir gürültüye dikkat kesiliyoruz. Gürültü şiddetini artırınca korkmaya başlıyoruz. Bu sırada, benden iki yaş büyük ablam, nereden aklına geldi bilmiyorum, “Teççel meççel”, “Kaçın, teççel meççel gelmiş.” diye bağırınca, her birimiz, bir tarafa dağılıyoruz. Ben, doğru samanlığa kaçıyorum. Kalbim, küt küt vuruyor. O sırada ablam yetişiyor. Bu kez de, “Kardeşim, dünya batıyor. Önce çocukları götürecekmiş teççel meççel, sonra da büyükleri.”
04.03.2025
Kitaplar, hayatınızı zenginleştirir, yaratıcılığınızı geliştirirler! Kitaplar, iyi günlerde coşkunuzu artırır, zor günlerde size umut aşılarlar! Kitaplar, karanlık günlerde adeta bir fener görevi görürler, yolunuzu aydınlatırlar! Okumak ve yazmak, sadece başkalarıyla iletişim kurmanızın bir yolu değil, aynı zamanda kendinizi geliştirmenin de bir yoludur. Merak, ona bağlı olarak da bilgi arayışı, yalnızca yaşama dair bakış açınızı genişletmekle kalmaz, aynı zamanda, iyi zamanlarınızda coşku, zor zamanlarınızda yaşama tutunmanızı sağlar! Hayatınız boyunca okuma açlığınızı gidereceğine inandığınız kitaplardan satın alın! Çünkü kitap satın almak; size umut verir, sizi mutlu eder, enerjinizi harekete geçirir, çocuklarınıza miras bırakabileceğiniz bir kütüphane oluşturmanızı sağlar.
19.02.2025
Köşektaş Köyü benim anılarımda önemli bir yer tutar, çünkü orada yaşadığım her bir anı, ömrümü oluşturan karelerin birer parçalarıdır. Onları unutmam, yaşamımdan silip atmam söz konusu olamaz! 1968 yılında kurulan „Köşektaş Köyü Ortaokul Yaptırma ve Yaşatma Derneği’nin“ yöneticileri her ne kadar takdire şayan çalışmalar başlatmış ve yürütmüş olsalar da, yaşadıkları maddi sıkıntılar nedeniyle, ortaokul binasının inşasını başlatamamışlardı. Ortaokul binasının inşası için gerekli olan tüm hazırlıklar tamamlanmış, hatta temel atılmış, ancak bina yapımına başlanamamıştı.
17.02.2025
1930’lu ve 1940’lı yıllar Türkiye’de, eğitim ve öğretim alanında, değişim ve yeniliklere, her zamankinden daha fazla eğilinen, Köy Enstitüleri’nin inşa edildiği yıllar olarak bilinir. Tüm bu değişim ve yenilikler kapsamında, ilköğretimi tüm köylere ulaştırmak ve böylece köyleri çağcıl bir yaşama kavuşturmak amacıyla da çeşitli etkinlikler gerçekleştirilmiş.
10.02.2025
Köye ortaokul yaptırma fikrinin ortaya atılmasındaki amaç, köylünün halklaşma bilincini ön plana çıkararak, köydeki eğitim süresini beş yıldan sekiz yıla çıkarmak ve böylece, yerinde verilecek eğitim ve öğretimle, Köşektaş Köyünü daha da aydınlatmaktı. Bu fikri ortaya atanlar, o yılların Nevşehir Valisi Eşref Ayhan ile Nevşehir Milli Eğitim İl Müdürü, Köy Enstitüsü mezunu Musa Eroğlu beylerdi. O yıllarda, Nevşehir ili sınırları içerisinde bulunan herhangi bir yerleşim birimine bir ortaokul binası inşa edilmesi düşünülüyordu. Bunun için en uygun yerleşim birimi, Eşref Ayhan bey için de, Musa Eroğlu bey için de, Köşektaş Köyü idi. Çünkü Köşektaş Köyü halkı, ilkokul sonrası eğitime olağanüstü ölçüde önem veriyor, bu alanda diğer yerleşim birimlerine oranla açık ara önde gidiyordu.
10.02.2025
Tartışma kaldırmaz bir gerçek: Yaşadığımız çağ, endişe, korku, kafa karışıklığı, kutuplaşma, kurum ve kuruluşlara yönelik güvensizlik çağıdır! Bilgi tarafından boğulmuş, ancak bilgelikten yoksun bir dünyada, öteleme ve ayrıştırma belirleyici duygu haline geldi. Despot ülke idarecilerinin sahte vaatleri, yarattıkları içi boş kahramanlıklar, korku ve algılar, sıradan insanları milliyetçiliğe, sorumluluk ve sorgulama bilinci olan insanları da, siyasi faillik endişesi içinde, çaresizliğe itti!
06.01.2025
 1 
Şiir Tanıtım Köşesi


Yunus Gibi
Ataol Behramoğlu

Kıran vurdu memleketi
Zalimler hakan olmuştur
Yedikleri yoksul eti
İçtikleri kan olmuştur.

Kula kulluk etmeyenin
Vicdanını satmayanın
Haram lokma yutmayanın
Mekânı zindan olmuştur.

Yalan dolan yazıp çizen
Kudretliye övgü düzen
Dün dinsizim diye gezen
Bugün Müslüman olmuştur.

Emeksiz zengin olanın
Kitapsız bilgin olanın
Sermayesi din olanın
Rehberi şeytan olmuştur.

Haramisi, soyguncusu
Uğursuzu, vurguncusu
Cellat ruhlusu, soysuzu
Bakan, sadrazam olmuştur.

Korkan varsa konuşmaya
Anlam yükleyip susmaya
Gerek kalmadı korkmaya
Çünkü korkulan olmuştur.

Sesime kulak ver gülüm
Tutsaklığa yeğdir ölüm
Nerde varsa böyle zulüm
Çaresi isyan olmuştur.

Ataol Behramoğlu l

Sivil Darbe l

ISBN: 9789944612630