Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam41
Toplam Ziyaret816650
Mutlu Bir Yıl Dileriz

Sürekli anlaşmazlığın ve uyumsuzluğun nedenleri; kadınla erkek arasındaki dinsel ve yasal engeller ile toplumların arasındaki sınırlar ve kurallardır!

Adnan YALIM


Önümüzdeki yıl çocuklarınıza, bilgi yerine, özgün olanı; müziği, spor yapmayı, resim çizmeyi, kitap okumayı, yemek pişirmeyi, insanların birbirlerinden farklı olduklarını anlamalarını sağlamak için de, empatiyi öğretin!

Ayrıca; semboller ve ritüeller yerine,

Değerleri; dil ve sanat, hukuk ve tarih, sorumluluk ve sorgulama, çevre ve iklim bilincini...

♠ Yaşamayı; kimseden emir almadan ve kimseye emir vermeden yaşamayı...

Benlik edinmeyi; "kul benlik" değil, "özerk benlik" edinmeyi...

Düşünmeyi; kimseden emir almadan, bağımsız düşünmeyi...

İnanmayı; safsatalara değil, başarıya inanmayı...

Başkalarına değer vermeyi...

Ekip çalışmasının önemini... 

...öğretin çocuklarınıza!

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

Sallanguç - Dr. Salim Çelebi

KÖŞEKTAŞ’TA DÖRT MEVSİM

II  SALLANGUÇ

 Dr. Salim Çelebi


Yazıya yansıtmış olduğu bu çocukluk anısıyla, kısa bir anlık için de olsa, bizi alıp ta çocukluk yıllarımıza götüren Şair Dr. Salim Çelebi'ye içtenlikle teşekkür ediyoruz!

kosektas.net

Her yıl, bir taraftaki tarlaları ekilirdi köyümüzün:Ya dağdaki taraf ya da şose tarafındaki tarlalar. Bir taraf ekilirken, toprak dinlensin diye herk olarak bırakılırdı diğer taraf.

Tek üretim aracı, tek geçim kaynağıydı; saygı duyulurdu toprağa.

Her evde çiçekler sıralanırdı pencerelerin önünde: Sardunyalar, Yaprağı Güzel, Cam Güzeli...

Sarmaşık da bulunurdu bazı evlerde...

Buhur toplanırdı kırlardan; mis gibi kokardı evlerin içi.

Ve yine, “Şemene” asılırdı tavandaki hezene. Kokulu ve üzerinde sarı çizgisel motifler bulunan minik kavun.

Boyam çiğnerdik (Meyan Kökü), farklı ama çok tatlı bir tadı vardı!

Çalılıklar vardı karşıdaki bağların bazı yerlerinde, pembe ve kırmızının her tonunda Çalı Gülleri açardı.

Öbek öbek renk cümbüşü...

Şoseye yakın yerlerdeki tarlalara pancar ekilirdi, Şeker Pancarı.

Köyümüzün tek nakil aracı, İdris Amcanın Austin marka kamyonuyla; Kayseri veya Himmetdede’ye götürülürdü pancarlar. Biz çocuklar da gidip gelirdik taşınan pancarla beraber. Hoşumuza giderdi makineye binmek, bir şey demezdi İdris Amca.

Pancarın şeker fabrikasına tesliminden 1-2 ay sonra, (Belki de paranın ödenmesi esnasında) üretilen pancar miktarına göre torba torba şeker de verirdi fabrika. Parasız sanırdık, bu şekerlerle ve çalı gülleriyle reçel yapardı analarımız.

Hardal ve yemlik toplanırdı tarlalardan.

İştah açardı ve aroması bir başkaydı hardalın!

Aradan yıllar geçecek, 17 yaşında; İstanbul’da üniversite öğrencisi olacaktım:

Bir büfeden, çok sevdiğim “sosisli sandviç” almak istediğimde, satıcı; “turşu ve hardal da ister misin? “ diye soracak ve ben de “evet” diyecektim: Daha sonra da satın aldığım sandviçin içinde köyümüzdeki hardal bitkisini arayacak, “Allah Allah, galiba koymayı unutmuş!” diye düşünecektim!..

Bizim de çocukken oyuncaklarımız vardı ve oyunlar oynardık:

Uzaktan kumandalı robotlarımız yoktu, Öz’de, çamurla bir şeyler yapmaya çalışırdık...

Balon alırdık: İlk alındığında balonları şişirmek bi zordu ki! Sağ olsun, Eşref Amca şişirip kontrol ettikten sonra verirdi.

Pilli tren setlerimiz hiç olmadı, aşık oynardık. Çok az bulunurdu aşık: Ne de olsa bir hayvan kemiği, onu da bulamazsak kayısı çekirdekleriyle oynardık.

Dönme dolaplarla tanışmadı bizim çocukluğumuz, çüşbindi oynanırdı; uzun eşek oyunu yani.

Uçurtmalar yapardık.

Kaydırak ve salıncak da yoktu köyümüzde, çelik- çomak oynanırdı.

Büyüklerimiz, yakın iki ağaç arasına urgan gererler ve üzerine koyulan palaza oturarak  sallanırdık ve “sallanguç” denirdi adına.

Barbi bebekleri de olmadı bizim kız arkadaşlarımızın: Giysilerin, hiç işe yaramayan yırtık pırtıklarıyla yapılan bebekleri oldu belki.

Oyuncak arabalarımız da yoktu bizim; bir değneği iki bacağımız arasına alır ve biniyormuş taklidi yaparak koşuştururduk!

Yap-bozlarımız da olmadı, yapıp boza boza doğadan öğrendik her şeyi.

Bir de Birem- birem oyunu vardı: Bir şey elde saklanır ve karşıdaki tekerleme söyleyerek hangi elde olduğunu tahmin etmeye çalışırdı:

 “Birem, birem; ikem, ikem; kamçı boylu kara tiken; evel, altı; alma yedi; sara sekiz; dora dokuz; doğru moğru döşü kara; çek bi daha başı kara.” tekerlemesi söylenirdi aklımda kaldığı kadarıyla.

Günlerce önce başlardı köyümüzdeki bayram hazırlığı:

Kirmen veya iğle eğrilen yünden, rengârenk çorap ve kazak örerdi kadınlar ve kızlar...

En hoşa gideni pişirilirdi yemeklerin: Bir gözümüz sehendeki cânım sütlüde bir gözümüz de tenceredeki topalaklı köftede olurdu.

Bir başka olurdu bayram sevinci biz çocuklarda. Bayramdan bir gün önceki akşam, kına yakılırdı avuçlarımızın içine: Kına sürülen avuçlarımız yumulur ve bir yağlıkla sarılır, sabah kalkıp da elimizi yıkadığımızda farkına varırdık kınayla boyanmış ellerimizin.

Allı- yeşilli poşularla süslerdi analarımız her birimizi. Anne-babamızın, komşuların, akrabalarımızın ve rastladığımız herkesin bayramını kutlardık. Varsa küs olanlar, barışırlardı.

Kurban bayramıysa kutlanan; sıcak sıcak kavurmalar yenir, sızgıtlar yapılırdı. Eti saklamanın en iyi yoluydu sızgıt yapmak; buzdolabının henüz daha köyümüzde olmadığı yıllarda.

Etler dizilirdi kössâye ve ucundan tutularak tandıra sokulur; evrilir çevrilirdi yanmasın diye.

Eller de yanardı bu arada pişmekte olan etle beraber!

Kurutulurdu etlerin bir kısmı gelecek için.

Her şey doğaldı ve doğadaydı hayat.



Yorumlar - Yorum Yaz
Ritüeller ve Gerçekler


Miladi Takvim ve Altında Yatan Gerçekler

Mevcut yılın 31 Aralık günü sona ermesi, tamamen takvim sisteminin nasıl tanımlandığıyla ilgilidir. Yani bu tarih “doğal bir zorunluluk” değil; insanların zaman ölçme biçiminin, hatta egolarının, batıl inançlarının bir sonucudur.

Aşağıdaki bilgiler konuya açıklık getiriyor:

📅 Miladi Takvim (Gregoryen Takvimi)

Bugün dünyanın büyük bir kısmı Gregoryen takvimini kullanıyor. Bu takvimde yıl, 1 Ocak’ta başlıyor ve 31 Aralık’ta sona eriyor.

Bu düzenleme, 1582 yılında, Papa XIII. Gregorius tarafından yapılmış bir reformla ortaya çıkmıştır.

🌍 Bir yılın uzunluğu dünya’nın güneş etrafındaki hareketine dayanıyor

Dünyanın güneş etrafındaki bir tam dönüşü yaklaşık 365,2422 gün sürüyor.
Takvimde bu 365 güne yuvarlanıyor; fazlalığı dengelemek için, 4 yılda bir artık yıl ekleniyor.

🕰️ Ayların uzunluğu ya da kısalığı tarihsel geleneklerden geliyor

Ayların 30 ya da 31 gün sürmesi, Şubat’ın daha da kısa olması gibi ayrıntılar tamamen Roma döneminden kalma kültürel ritüel ve tercihlerdir.

Yani 31 Aralık’ın yıl sonu olması, astronomik bir zorunluluktan çok, tarihsel bir alışkanlıktır.

Derinlemesine bakılacak olursa, Roma imparatorlarının kaprisleri bile işin içinde.

Roma takviminin bugünkü hâline gelmesinde gerçekten de imparator kaprisleri, politik rekabetler ve kişisel ego savaşları önemli rol oynamış. Bu yüzden, takvim tarihinin ciddi bir kısmı aslında “astronomi” değil, “insan doğası” tarafından belirlenmiş!

Roma Dönemindeki “Kaprisler” ve Takvime Etkileri

🎖️ Ayların isimleri imparatorların egolarına göre değiştirilmiş

- Quintilis, Julius Caesar’ın onuruna July (Julius) olarak değiştirilmiş.
- Augustus, Julius’tan geri kalmamak için, adını taşıyan ayın da 31 gün sürmesini istemiş.

Bu nedenlerden ötürü, diğer aylardan gün çalınmış; Şubat ayının güdük kalmasının sebebi “Benim ayım da onun ayı kadar uzun olsun” kaprisi olmuş.

🗳️ Politikacılar yılları uzatıp kısaltıyordu

Roma’da yılların başlangıcı konsüllerin göreve başlama tarihine bağlıydı.
Kimi politikacılar, görev sürelerini uzatmak, rakiplerini zayıflatmak için, yılı bilerek uzatıyor ya da kısaltıyorlardı.

Takvim bir süre tam bir kaosa dönüştü.

🧮 Papazların (Pontifex Maximus) keyfine göre ay ekleme ve çıkarma

Roma’da takvimi düzenlemekten sorumlu rahipler, ay ekleme (interkalasyon) yetkisine sahipti. Bu yetkiyi, dost bildikleri politikacıların görev sürelerini uzatmak, rakiplerininkini kısaltmak için kullanıyorlardı.

Yani takvim, bir tür siyasi manipülasyon aracıydı.

👑 Julius Cesar’ın reformu bile “kaprisli” bir düzeltmeydi

MÖ 46 yılında, takvim o kadar karışmıştı ki, o yıl 445 gün sürmüştü.
O yıl “confusion year” (karmaşa yılı) olarak bilinir.
Cesar, takvimi düzeltmek için bu hadsiz adımı atmıştı.

🎉 Sonuç olarak

Mevcut yılın 31 Aralık günü sona ermesi, sadece dünya’nın güneş etrafındaki dönüşüyle değil; aynı zamanda Roma imparatorlarının egoları, politik çekişmeler ve dini otoritelerin keyfi kararlarıyla da şekillenmiş bir tarihin sonucudur.

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Saufası

Bilgi: Bu sütuna aktarılan bilgiler, aşağıya aktarılmış sayfalardan edinilmiş bilgilerin bir özetidir.

l de.wikipedia.org l ptb.de l religionen-entdecken.de l shutterstock.com l timeanddate.com l kulturpalast-dresden.de