Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam49
Toplam Ziyaret806551
Şair Nedim Uçar

Şair Nedim Uçar
5 Ocak 1945 - 26 Kasım 2018

Doğanın görkemliliğini yakalamış, anayurdunu karış karış dolaşmış, anadilinin doğurganlığının farkına varabilmiş, az şair vardır, işte onlardan biri Nedim Uçar’dır.

Şair Nedim Uçar'ın şiirleri, nadir görülen bir berraklıkta parlar; sade ve yalın, kısa ve açık dizeler, duygusal derinlik ve içgörü içerir. 

Şair Nedim Uçar’ın şiirleri okuyanları, karlı dağlara, sığ ormanlara, sarp yollara, alçak ovalara, coşkun ırmaklara, buz mavisi sabahlara, gül kurusu akşamlara, menekşe moru gecelere, göz kırpan yıldızlara, dik ve derin kanyonlara, sığ vadilere, engin denizlere, hırçın şelalelere, yüksek tepelere, davet eder.

Şair Nedim Uçar, günlük rutinleri derin düşüncelere dönüştürme konusunda son derece mahirdi. Bu maharetiyle bize, şiirin görkemliliğe ihtiyaç duymadığını; en karamsar günlerden, en mütevazı ortamlardan, en sessiz anlardan ve hayatın en bilindik kavşaklarından şiir doğabileceğini gösterdi.

Şair Nedim Uçar’ın şiirlerini okumak, doğanın gerçeği fısıldadığı, inzivanın bilgeliği tetiklediği bir dünyaya adım atmaktır. Nedim Uçar’ın her şiir kitabı şiirseverler için bir hazinedir. O kitaplardaki şiirler okuyanları, zengin imgeler ve kafiyeli sözler eşliğinde, doğal, ulusal ve evrensel değerlere ulaştırırlar!

Şair Nedim Uçar’ın Şiir Kitapları

  • Öksüz
  • Yağmurla Geliyorum
  • Gül Kurusu Akşamlar
  • Göz Kırpan Yıldızlar
  • Yıldızlar Düşer Avuçlarıma
  • Gün Işığında Zaman
  • Dünya Bir Dostluk Bahçesi
  • Titreyen Sular
  • Yıldızlar Ellerimde Ufalır
  • Yeşil Vadiler
  • Gönlümün Irmakları
  • Buz Mavisi Sabahlar
  • Dizelerle Nasrettin Hoca
  • Sılaya Özlem
  • Yolda Geçen Bir Ömür

Şair Nedim Uçar’ın kimi şiir kitabı kütüphanemizde mevcuttur, isteyenlere ücretsiz ulaştırılır.

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

Kapadokya ve Güvercinler

KAPADOKYA VE GÜVERCİNLER


Charles Texier gibi, Paul Lucas gibi, Kapadokya’da yüzyıllar önce

incelemelerde bulunmuş doğa tutkunları, yaptıkları

çalışmalarla, Kapadokya’daki güvercin ve

güvercinliklere dikkat çekmişler!
kosektas.net

Hüseyin SEYFİ 

28 Şubat 2014, Cuma

Güvercinler kutup bölgeleri dışında dünyanın her tarafında yaşayabilen bir kuş türü. Seksen kadar çeşidi biliniyor.

Güvercin türleri, rengine, biçimine, uçuşuna ve yaşadığı ortama göre değişiyor: Cüce güvercin, gök güvercin, yabani güvercin, benekli güvercin, kaya güvercini, süs güvercini, takla güvecini, beyaz güvercin, ev güvercini gibi. Bir güvercin, saatte 50 ile 200 km hızla uçabiliyor.

Güvercin sözcüğünün, Moğolca kügercin sözcüğünden dilimize girdiği söyleniyor. Güvercinlerin boyunları mavi, yeşil, pembe renklerden biri veya daha fazlası ile kaplı olduğundan dalgalar halinde yanar döner şeklinde görünür. Güvercinin hiperaktif hareketleri çocuksu, bakışları da saf ve masum. Kim bilir belki de saf ve masum görünümünden dolayı kutsal inançlar onu sahipleniyorlar.

Güvercini dinler, insanlara kardeşçe yaşama duygusunu, barışı ve gönül sevincini taşıyan ve bunu dağıtan kuş olarak görürler. Tasavvuf, güvercini, gönülden gönüle haber ulaştıran, Tanrı ile ermişler arasında aracılık eden bir canlı, suç ve yanlıştan arınmış, gök katlarının her basamağında yeri olan kutsal bir varlık.olarak düşler.

Hıristiyanlık dininde, kutsal ruh olarak benimsenen güvercin, İslam dininde ise güvercin, yine her türlü günah ve suçtan uzak, suçsuz bir yaratıktır. İnanışlara göre, suçsuz, günahsız ölen insanların ruhu güvercin kılığına girer, sevdikleri insanların çevresinde dolaşır. Bu inanç, Osmanlı’da yaygın olduğundan özel olarak, cami, mescit, medrese, kale üstlerine hücreler şeklinde güvercin yuvaları yapılırdı.

Tevrat’a göre, Büyük Tufan zamanında Nuh Peygamber, fırtınanın bitip bitmediğini anlamak için gemiden dışarı güvercin salar. Bir süre sonra uçuşunu tamamlayan güvercin, ağzında bir zeytin dalı ile gemiye geri dönünce fırtınanın dindiği anlaşılır. Bu öyküden ötürü zeytin dalı barışı, güvercin barış elçisini simgeler. “Zeytin dalı uzattık, güvercin uçurduk” sözü politik arenalarda sık sık işitilir.

Kısas-ı Enbiya’da, Hazreti Muhammed’in İslam dinini yaymaya başladığı sıralarda, saklandığı Hıra Dağındaki mağarada, bir mucize gerçekleşmiş, örümcek, ağını örerken, güvercin de hemen bir yuva yapmış ve yumurta yumurtlamıştır. Böylece, mağaraya çoktandır ayak basan kimsenin olmadığı izlenimi verilmiş ve Peygamber Hz. Muhammed düşmanlarına güvercin ve örümcek marifetiyle görünmemiştir.

Yine 13. yüzyılda yaşamış Hacıbektaş-ı Veli, efsaneye göre keramet göstermiş, güvercin olup uçmuş. Bu yüzden Hacıbektaş- Veli, resimlerde elinde güvercin ile tasvir edilir. Hacıbektaş’ta Çilehane denilen mevkide kaya üstünde görülen kuş izinin güvercin izi olduğuna inanılır.

16. yüzyılda yaşadığı bilinen ünlü ozan Pir Sultan’ın da bu konuda bir dörtlüğü şöyle;
Güvercin donunda dalına konsam Arayıp eksiği özünde bulsam Çevrilip yoluna kurbanın olsam Yetiş Allah, ya Muhammed, ya Ali.

Kapadokya’da güvercin niçin çoktur?

Güvercin eskiden beri insanlarca beslenir, sevilir. Güvercin insanlara en yakın kuşlardan biri. Tutsaklığı köleliği sevmez. Bu yüzden de kafes kuşu olmamıştır.

Kapadokya dinler merkeziydi. Çok Tanrılı dinler, Zerdüşt, Budizm etkileri, Hıristiyanlık ve İslam.

Kapadokya gizemli ve büyülü ortamı içinde dinlerin mekanı olmuştur.

Kapadokya’da yaşayan insanlar, kendi içlerine, kendi özlerine dönerek, din ile daha bir yoğunlaşmışlar, daha bir iç içe olmuşlardır. Arazi yapısının farklılığı ve rengi insan iç dünyasını büyülerken, güvercinler de bu duruma ayrı bir gizem katmıştır.

Güvercin gübresinin Kapadokya asmalarına, patateslerine ve bahçe çiçeklerine kullanıldığı, ürün verimini, kalitesini artırdığının bölge halkı tarafından iyi bilinmesi nedeni ile güvercin bu gün de besleniyor.

Güvercinler, iyi bakıldığında ve korunduğunda çabuk çoğalma özelliğine sahiptirler. Kapadokya bölgesinin yüksek kayalarla kaplı olması, kalabalık ve gürültüden uzak kayalık vadilerin bulunması, güvercinlerin yaşamasına uygun alanlar olarak kalmasına neden olmuştur.

Sırtında hırkası, elinde bastonu ile ak sakallı keşişler, dervişler inzivaya çekildiklerinde, bulundukları mağaranın kapısından güvercinleri seyrederken, güvercinin kutsallığı ile bütünleştiklerini ve daha mutlu oldukları tahmin etmek zor değil.


Yorumlar - Yorum Yaz
Şiir Tanıtım Köşesi


Resim sanatçısı Özgür Yalım tarafından çizilmiş olan "Yaşamın Katli" isimli bu başyapıt resim severleri, insan doğasının karanlık yönleri üzerinde düşünmeye teşvik eder!
kosektas.net

Ateş ve Buz
Robert Frost

"Kimi der, dünya ateşle son bulacak
Kimi - buzdağına dönecek.
Arzuyu tattığım kadar,
Aklım ateşten yana olanlara kanar.
Ama iki kez son bulacaksa eğer,
Nefret hakkında yeterince bilgim var
Donarak batmak daha görkemli olacak,
Nefret ancak böyle son bulacak."

"Ateş ve Buz", XX. yüzyılın en ünlü Amerikan şairlerinden biri olan "Robert Frost"un bir şiiridir. 1920'de yayınlanan bu kısa ama etkileyici şiir arzu, nefret ve onlarla birlikte insanların yok oluş temalarını işliyor. "Robert Frost", son derece canlı ve özlü bir dil kullanarak dünyanın sonuna dair düşündürücü bir bakış açısı sunuyor.

Şiirin aslı dokuz dizeden oluşuyor, yani az kelimeyle çok şey söylüyor. İlk iki satırda "Robert Frost", "arzu" ve "nefret" kavramlarını dünyanın sonunun potansiyel nedenleri olarak düşünüyor. Ateşi, insanlığı yutabilecek tutkulu ve tüketen bir  istenç olan arzuyu temsil eden bir güç olarak sunuyor. Tersine, buzun insanlığı dondurup kontrol edebilecek soğuk ve yıkıcı bir duygu olan nefreti simgelediğini tasvir ediyor.

"Robert Frost", bu iki yıkıcı gücün potansiyel sonuçlarını tartışıyor. Ateşin yıkıcı gücünün hızlı ve hararetli bir yok oluşa yol açabileceğini, burada arzu yoğunluğunun teşvik görevi gördüğünü öne sürüyor. Öte yandan buzun kademeli ve amansız tahribatı, nefretin derin ve her şeyi tüketen doğasını temsil ediyor.

Son satırda "Robert Frost", gözlemlerini yansıtıyor ve hem ateşin hem de buzun dünyayı yok etme kapasitesine sahip olmasına rağmen, ateşle ilişkilendirilen arzunun daha tehlikeli olabileceğine ve muhtemelen yıkımın nedeni olabileceğine inandığını ifade ediyor.

Genel olarak, "Ateş ve Buz" insanlığın kendi kendini yok etme potansiyeline dair karanlık ve karamsar bir bakış açısı sergiliyor ve okuyucuları arzunun ve nefretin doğası ve bunların sonuçları hakkında düşünmeye bırakıyor.

"Ateş ve Buz" kısa ve açık bir dil kullanarak derin insani duyguları derinlemesine inceleyen, çok beğenilen bir şiir. "Robert Frost"un "arzu" ve "nefreti" temsil etmek için temel imgeleri ("ateş" ve "buz") kullanması şiire bir evrensellik duygusu getirerek okuyucuların kendi deneyimleriyle kişisel bağlantılar kurmasına olanak tanıyor.

Şiirin kısalığı da etkisini artırıyor. "Robert Frost", sadece dokuz satırda insanlığın potansiyel yıkımını özetliyor ve okuyucular üzerinde kalıcı bir izlenim bırakıyor. Şiirin özlü yapısı duygusal yoğunluğunu arttırıyor, çünkü her kelime anlam taşıyor ve genel temaya ve mesaja katkıda bulunuyor.

Üstelik ateş ve buzun yıkıcı güçleri arasındaki karşıtlık, okuyucuları arzu ve nefretle kendi deneyimleri üzerinde düşünmeye sevk ediyor. "Robert Frost"un bu duyguları keşfetmesi, kontrolsüz tutku ve kalıcı düşmanlığın tehlikelerine karşı bir uyarı görevi görüyor.

Dahası, "Robert Frost"un "Ama iki kez yok olacaksa eğer l Nefret hakkında yeterince bilgim var l Donarak batmak daha görkemli olacak l Nefret ancak böyle son bulacak" şeklindeki son cümlesinin muğlak doğası, daha derin bir yoruma davet ediyor. Bu, "Robert Frost"un hem arzunun hem de nefretin dünyayı yok etme potansiyeline sahip olduğunu düşündüğünü, ancak nefretin yıkıcı gücünü kabul edecek kadar iyi anladığını gösteriyor.

“Ateş ve Buz", az sözle çok şey anlatması, arzu ile nefretin derinlemesine araştırılması, okuyucuları insan doğasının karanlık yönleri üzerinde düşünmeye teşvik etmesi bakımından, güçlü ve düşündürücü bir şiir.

Kaynak: Literature English

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası