Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam122
Toplam Ziyaret709227
Muhtarlık Destek Grubu
Gruba Katılım Talebi

Gruba katılmak için aşağıdaki bu sembole  tıklayabilir veya aşağıdaki QR kodunu telefonunuzun kamerasına okutabilirsiniz.

Resime TıklayınızKameranıza Okutunuz

Richtlinien für die Nutzung des WhatsApp Logos und ...

Köyümüzün görsel olarak daha da güzelleştirilmesi, köyümüzdeki mevcut mekanların bulundukları durumdan kurtarılarak çağdaş bir görünüme kavuşturulması, mevcut sorunların çözülmesi ve daha birçok konuda, duyarlı köylülerimiz tarafından fikir tartışmaları yürütülmekte.

Muhtarlığın sahip olduğu cüzi bütçeyle bunların üstesinden tek başına gelmesi mümkün olmayacağından, 31 Mart’ta yapılan yerel seçimin hemen ardından, yeni seçilen köyümüz muhtarı ile ekibine somut destek sağlamak amacıyla, bir WhatsApp Grubu oluşturduk. 
Muhtarın ve ekibinin bilgisi dahilinde oluşturduğumuz ve “Muhtarlık Destek Grubu” adını verdiğimiz bu grubun tek bir amacı var, o da, köyümüze ait demirbaş ve değerlerin korunmasına ve yapılacak tüm faaliyetlere düzenli bir şekilde destek sağlamak! Muhtarlık Destek Grubu, tamamen gönüllü katılım esasına dayalı bir gruptur, ticari hiçbir amacı yoktur!

Başlangıçta samimiyetlerine inandığımız, gönüllü köylülerimizle oluşturduğumuz bu gruba, sunacağı öneri ve somut katkılarla, köyümüzdeki değişim sonrası oluşmuş olan coşku ve hevesi güçlendirmek isteyen, Köşektaş sevdalısı herkes katılabilir.

Gruba üyelik, etkin katılım ve somut katkı gerektirir: Gruba katılacak herkes, gerek imece usulü yapılacak çalışmalara bizzat katılarak, gerek maddi destek sağlayarak, bu sorumluluğu yerine getirebilir!

İşte gerçekleştirilmelerini isteğimiz faaliyetlerden bazıları:
 
♦ Köyümüz ve çevresini çöp illetinden kurtaracak, mutfak atığı dışındaki atıkların belirlenmiş bir yerde ayrıştırılarak toplanmalarını sağlamak amacıyla caydırıcı ve teşvik edici metodların geliştirilmesi, köyümüz insanının çevreye karşı olan duyarlılığını artıracak bilgilendirici ve ödüllendirici çalışmaların yapılması.

♦ Çağdaş donanımlı; oturma ve hoş vakit geçirme mekanlarının oluşturulması. 

♦ Toplantı, eğlence ve bilgilendirme anlarının; festivaller ve çalıştayların düzenlenmesi.

♦ Köyümüzde ihtiyaç duyulan yolların kilitli taş ya da asfaltla kaplanmalarının sağlanması. 

♦ Köyümüzü daha da güzelleştirecek projelerin üretilmesi; temizlik, bakım, onarım, ağaç budama gibi ihtiyaç duyulan çalışmaların rutin hale sokulması.

♦ Köyümüzün kültürünü, yetiştirdiği değerlerini; resim ve müzik sanatçılarını, şairlerini, yazarlarını, ürettikleri eserleri tanıtacak bir mekanın oluşturulması.

♦ Internet erişimini yaygınlaştırarak dijital dönüşümün sağlanması.

♦ Doğal enerji tedariğinin gerçekleştirerek köyümüze sürdürülebilir kazanımların sağlanması.

♦ Köy yönetimindeki yenileşim ve şeffaflığın sağlanması ve böylece muhtarlığın bir rant kapısı olarak görülmesinin önüne geçilmesi.

İl Özel İdaresi’nden ve köylülerimizden sağlanacak destekle, bu faaliyetleri gerçekleştirmek işten bile değil!

Köşektaş Köyü Muhtarlık Destek Grubu

Hastamın Öğretmeni -2- Zarafet

Hastamın Öğretmeni

2 - ZARAFET

Yaşamında, mutlulukla yapıp haz duyduğu iki işlev vardı Hamit Albayın eşi Ferihan Hanımın: Salı günleri açılan Dikili Pazarına gitmek ve bahçedeki bitkileri sulamak. “Pazara gittiğimde, alışveriş yapmadan önce tüm Pazar yerini gezer; rengârenk sebze ve meyveleri seyrederim. Bu rengârenk sebze ve meyvelerle, hangi manavların en iyi resim yaptığını seçer ve o manavlardan alışveriş yaparım,” derdi.

Sağlığına çok düşkündü. Gazete ve televizyonlardan, sürekli olarak Dr. Mehmet Öz’ü takip ederdi. Ve yine Dr. Öz’ün tavsiyeleri doğrultusunda, gece yatmadan yarım saat önce yediği bir parça bitter çikolatanın, kendisine huzurlu ve derin bir uyku verdiğini söylerdi.

2000 li yılların başında, psikanalize (Psikolojik feNomeni anlayarak, duygusal bozuklukları tedavi etme) karşı aşırı bir ilgi duymaya başlamıştım. Sürekli okuyor, öğrenmeye çalışıyor ve fırsat buldukça da uyguluyordum.

2005 yılında, önce 52 yaşındaki oğlunu kalp krizinden kaybetti ve sonra da meme kanserine yakalandı Ferihan Hanım. Ameliyat oldu, 5 yıl süreyle de tedavi gördü. Meme kanseri olgusunu hiç kimseyle paylaşmadı. Bilen 3 kişi vardı: Komşusu bir avukat, bir hanım arkadaşı ve ben. Eşine, ölümünden kısa bir süre önce anlattı yaşadığı dramatik olayı, birkaç ay sonra da kızına söyledi. Yaşadıklarıyla, en yakınındakileri bile üzmek istemiyordu.

Oğlu vefat ettikten sonra, beni, onun yerine ikame etti. Her hafta bir gün; genellikle muayenehanede, bazen evlerinde, bazen de sahildeki çay bahçelerinde buluşur, sohbet ederdik. Son sohbetlerimizin birinde, “Dile kolay, en az 250 kez sohbet etmişiz!” demişti.

Her sohbetten sonra, bana beyaz bir zarf verirdi. Muayene ücretim olurdu bu zarfın içerisinde. Hekimlik hayatımda, bana muayene ücretini zarf içerisinde veren tek hastam, Ferihan Hanım olmuştur.

 
          

Yorumlar - Yorum Yaz
Köşektaş Hikayeleri
 
Köşektaş'ta altına bakmadık
taş bırakmadık!

Celalettin Ölgün

Tahavit

Kızılağıllı babası seferberlikte şehit olduğundan iki yaşında yetim kalmış. Anası, “Kardeşlerimin yanında büyütürüm!” diyerek, babaocağına, Köşektaş’a getirmiş. Orada büyütüp evlendirmiş. "Çocukluğunun çok sıkıntılı geçtiğini, yetimliğin, garipliğin, kimsesizliğin ne demek olduğunu benden daha iyi bilen çok azdır!", diye anlatırdı.

Gençlik yıllarında, o yıllarda kendini yeniden göstermeye  başlayan, tarikatçılığa heveslenmiş. Nevşehir ve çevresinde "Kadiri Tarikatı" öğretisini yaymaya çalışan Sulusaraylı Hüsamettin Hocaya bağlanmış ve bu yüzden de, o yıllarda köyün bağlı olduğu Topaklı nahiyesi Jandarma karakolunda, diğer yandaşları Hurşit, Kadirin Ali, Mehmet Şeref, Musa Şernaz, Mulla Şeref ve daha birçokları ile çok işkence görmüştü. Hepsi de o yıllarda; aşırı, hem de gösterişli bir biçimde ibadet etmişlerdir. Ömrünün son yıllarında, gerek hastalığından, gerek yaşlılığından dolayı, gerektiği gibi namaz kılamamaktaydı. Namazanı neden daha dikkatli ve düzenli kılmadığını soranlara; “Biz tarikatçılığımızın ilk yıllarında namazın demini aldırdık, kuzum!” diye, kendince savunma yapardı.

Sessiz, kendi halinde birisiydi. Yanık sesiyle kasideler söyler, Ramazan aylarında, camide, orucu karşılama ve uğurlama ilahileri okurdu.

1928 – 1936 yılları; etkisini en fazla Orta Anadolu’da gösterdiği söylenen, kıtlık yılları olarak bilinir. Üç – beş yıl süren kuraklıktan ot bile bitmemiş. Ekilen ekin bitmediği gibi, köylünün elindeki hayvanlar, yayılacak ot bulunamadıklarından, birer ikişer telef olmuş, ölüp gitmişler. Ege Bölgesi’nde durum farklı olmalı ki; eli iş tutanların çoğu İzmir, Aydın, Balıkesir gibi kentlere çalışmak için giderek, evlerini geçindirmeye çalışmışlar.

Birçok Köşektaşlı gibi, Tahavit’te, İzmir’e çalışmaya gitmiş. İş bulmuş, bulamamış, ama daha çok boş kalmış. Çalışmaya giden tüm gurbetçiler gibi, bitin, pirenin ve her türlü mikrobun kol gezdiği hanlarda sırtına sarıp götürdüğü yorgana sarılır yatarmış. Doyurucu bir iş yok ki, yeterli yesin, iyi beslensin. Böylesi bir ortamda yaşarken ıslanmaktan mı, yetersiz beslenmeden mi, yoksa başka bir nedenden mi, hastalanmış, öksürmekten çiğeri yırtılma noktasına gelmiş. Ateş, kusmalar, halsizlik. Bakıma ve tedaviye ihtiyacı var ama, kim bakacak, hangi parayla kim tedavi ettirecek? İzmir’e birlikte gittiiği Köşektaşlı yol arkadaşları kendi ekmeklerini kazanma çabası içindedirler. Biraz da babası Kızılağıllı olduğundan yabancı gibidir. Köhne bir han köşesinde çekilmez bir hale gelen hastalığı, yalnızlığı ile baş başa kalmıştır. Hana yatmaya gelenlerin acıyıp verdiği yiyeceklerle yaşamaya çalışmaktadır. Köyüne dönecek ne gücü, ne parası vardır.

Handa üç aydan fazla kaldığından hancı da bıkmıştır ama hiç uğramayan, arayıp sormayan köylüleri kadar da acımasız değildir. Hancı ile han sakinleri öldü ölecek diye beklerlerken, Belbaraklı Cansızın Veli gelmiş, durumunu görmüş, acıyarak ilgilenmiş. Trenle köyüne dönerken, Tahavit İbrahim’i de yanına alarak evine kadar getirmiş.

Tahavit, İzmir’de kaptığı hastalığı, hiç iş göremez bir şekilde, beş - altı yıl boyunca çekmiş, ancak altı yıl sonra askere gidebilmiş. Aynı hastalıktan kaynaklanan rahatsızlıkları ise bir ömür boyu taşımıştır.

Cansız’ın Veli, Köşektaş’a her gelişinde uğrar, “Daha ölmedin mi?” diye takılırdı.

Tahavitle karısı Gafer, her nedense, tarlada ekin biçerken, kavga etmişler. Kavga, sözlü atışma, bağrışmalarla bir müddet sürmüş. Tahavit, yerden bir taş alıp karısına doğru fırlatmış. Sonra bakmış, taş kötü gidiyor, bir tehlike yaratacak gibi. Arkasından bağırmış, “Kaç, kaç taş geliyor!”

Hile-i Şer'iye: Türkçe tanımı; şeriata hile karıştırmak olmalı. Halkımız, katı ya da uygulamada zorlandığı dinsel kuralları yumuşatmayı her zaman bilmiştir.

Erlikte çalınan dıbıdık duyulmamış olmalı ki, vaktinde kalkılamamış. Tan yeri attı atacak, ortalık hafiften ağırıyor. İmsak vaktinin sonu; ak ve kara iplik ayırt edilinceye dek olduğundan, Tahavitler, acelece kalkıp, pencerenin perdesini kapatmış, sırtlarını pencereye dönerek, erlik yemeğini tezce yemişler. Pencereden sızan  aydınlık görülüp de oruç mu sakatlanacak?
Tahavit: İbrahim Ölgün. Ölümü: 1986.
Hurşit: Hurşit Cesur
Cansızın Veli: Veli Cansız, Belbaraklı. Ölümü: 1970.
Gafer: Sultan Ölgün. Ölümü: 1994.
Erlik: Sahur.
Dıbıdık: Sahurda davul yerine çalınan teneke.
 
Bilgi: İlk kez 8 Nisan 2004 tarihinde yayınlanmış bir yazıdır.

kosektas.net